27 Aralık 2013 Cuma

Erdoğan'ın yerine Abdullah Gül mü gelecek? | Times: Başbakan için en büyük tehdit Abdullah Gül

abdullah gül, ak parti, akp'nin gerçek yüzü, başbakan, cumhur başkanı, fethullah gülen, recep tayyip erdoğan, rüşvet, usulsüzlük, yolsuzluk
Erdoğan'ın yerine Abdullah Gül mü gelecek? | Times: Başbakan için en büyük tehdit Abdullah Gül



Times gazetesi, AKP ile Gülen cemaati arasında devam eden gerginlikte Başbakan Erdoğan için en büyük tehdidin cumhurbaşkanı Abdullah Gül olduğunu iddia etti.

Times gazetesi dış haberler sayfalarında Türkiye 'de devam eden "yolsuzluk ve rüşvet soruşturmasına" büyük yer ayırırken Suna Erdem imzalı bir analize de yer verdi. 

Erdem'in "Başbakana en büyük tehdit onun sadık müttefiki" başlıklı analizi şöyle: 




Recep Tayyip Erdoğan siyasi kariyerini kurtarmak için çabalarken sadık arkadaşı Abdullah Gül olası halefi olarak görülüyor. 

İngiltere'de okumuş olan ılımlı Cumhurbaşkanı Gül, destekçileri tarafından Başbakan'a daha sakin bir alternatif olarak görülüyor. 

10 yılı aşkın süredir devam eden işbirlikleri sırasında Gül iyi polis rolünü, Erdoğan da ülkeyi sert biçimde yeniden şekillendiren kötü polis rolünü oynadı. 

Cumhurbaşkanı’nın başbakanla Kremlin stilinde görev değiştirmesi gerekebileceği dillendirilse de arkadaşlıklarında çatlaklar oluşmaya başladı. 

Yaz aylarında İstanbul'da patlak veren protestolara sert tepkisinden dolayı AKP yurtiçinde ve dışında kınanırken Gül daha yumuşak bir yaklaşım izledi. Erdoğan'ın takipçilerinin kendisini indirmeye çalışmakla suçladığı Fethullah Gülen de (Gül gibi) davrandı. 

Her ne kadar siyasi gözlemciler ikiliyi müttefik olarak görmese se Gül'ün Gülen destekçisi olarak tasvir ediliyor. Yine de şimdi tüm gözler Cumhurbaşkanı'nın benimseyeceği konuma çevrilmiş durumda. 

Eğer Gül (Gülen'in) yanında yer alırsa Erdoğan'ın işi bitmiş demektir. Gittikçe kendini soyutlanan Erdoğan, siyasi kariyerinin hayatta kalması için eski arkadaşını kendine yakın tutmak zorunda olduğunun farkında.


RADİKAL

'BU SKANDAL ERDOĞAN'IN YAKASINI BIRAKMAYACAK' | Türkiye'nin Bizans Skandalı'

ak parti, akp'nin bakanları, bakan çocukları, recep tayyip erdoğan, rüşvet, skandal, yolsuzluk
Recep Tayyip Erdoğan * Ak Parti



Wall Street Journal gazetesi, 'Türkiye'nin Bizans Skandalı' başlıklı analizinde yolsuzluk karmaşıklığına dikkat çekerek soruşturmanın Başbakan Erdoğan'ı tehdit ettiğini yazdı.


Gazete eleştiri ve görüş sayfasındaki analizinde, Başbakan Erdoğan'ın Türkiye'deki yolsuzluk skandalı yüzünden geçtiğimiz haftadan bu yana yabancı güçleri suçladığını ancak üç bakanının istifasının ardından rüşvet skandalını Başbakan'ın kapı eşiğine getirdiği yorumunu yaptı.




Ekonomi ve İçişleri Bakanlarının soruşturmaları ayıplayıp kendilerinin ve Başbakan'ın masum olduğunu açıklayarak istifa ettiklerini ancak Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar'ın ülkenin menfaati için kendisi ile birlikte Başbakan'ın da istifa etmesi gerektiği açıklamasıyla büyük ses getirdiğini yazdı.

Operasyonun başladığı 17 Aralık'tan sonra Başbakan'ın Türkiye genelinde çok sayıda şube müdürünü görevden aldığına dikkat çeken analizde, AKP'nin ulusal platformda bugüne kadar ciddi bir rakiple yüzleşmediği, Başbakan Erdoğan'ın Gezi protestolarına acımasız bir şekilde karşılık vermesine karşın bu gösterilerin, Erdoğan'ın uluslararası düzeyde saygınlığına zarar verse de siyasi hâkimiyetine zarar vermediği yorumu yapıldı.

Yazıda şu ifadelere yer verildi: 'Geçtiğimiz haftaki tutuklamalar, Erdoğan'ın siyasi egemenliğinin sınırlarının olduğunu gösterdi. Türk siyaseti son 10 yıldan fazla bir süredir rüşvet, komplo, kitlesel gözaltılar, komplo karşıtı ve eski laik düzene yönelik yargılamalara battı. Ancak şimdi Başbakan, bir defasında liderliğini yürüttüğü İslami hükümet hareketinin kontrol gücünü kaybedebilir.

'BU SKANDAL ERDOĞAN'IN YAKASINI BIRAKMAYACAK'
Yazı, bunun iyi bir gelişme olduğu vurgulanarak özgür toplumların özgür kalmak için kontrol ve dengeye ihtiyaçları olduğuna ve kanunun işlerliğinin, yargının, savcının ve polisin siyasi bağımsızlığa ihtiyaç duyduğu ifade edilerek şu şekilde noktalandı: 'Bu skandal, Erdoğan ve partisinin siyasi olarak dokunulamaz olmadığını ve gayretli bir muhalefetin ülkenin tek partili yönetiminden kurtarabileceğini gösterdi.

Başbakan Erdoğan'ın yeni göreve getirdiği polis şefleri sayesinde bu çekişmede ilk turu kazanabilir. Eğer bu yolsuzluk suçlamalarının AKP üyeleri ve onların aileleri arasında doğru olduğu kanıtlanırsa bu skandal, Erdoğan, iktidarda kaldığı sürece yakasını bırakmayacak ve iktidarda kalış süresini kısaltacaktır.

FT: Erdoğan'ın yenilmez görünümü gitti

abd, akp'nin bakanları, Büyük Ortadoğu Projesi (BOP), fethullah gülen, financial times, recep tayyip erdoğan, rüşvet, skandal, usulsüzlük, yolsuzluk, zafer çağlayan
FT: Erdoğan'ın yenilmez görünümü gitti



Türkiye'deki "yolsuzluk ve rüşvet soruşturmasına" büyük yer ayıran Financial Times, manşetten duyurduğu haberde soruşturmanın bakanlardan başbakanın ailesine yayılmaya başladığı izlenimi oluşurken Erdoğan'ın "siyasi hayatta kalma mücadelesi verdiğini" öne sürüyor.




LONDRA- Financial Times, başbakanın gazetecilere yaptığı bir konuşmada savcıların soruşturmada ikinci bir dalga başlatmaya hazırlandığını söylediğini ve bunun hükümetini devirmek için planlanan bir "İstiklal Savaşı" olarak nitelediğini aktarıyor.

Gazete ayrıca Erdoğan'ın 10 bakanı değiştirmesinin piyasaları ve siyasi yorumcuları endişelendirdiğini, bunun sonucunda da liranın dolar karşısında rekor seviyeye gerilediğini yazıyor.

Financial Times, durumun Washington'da yakından takip edildiğini ve kendilerine konuşan bir Amerikalı dış siyaset uzmanının -Türkiye'nin Ortadoğu'daki Amerikan çıkarları için oynadığı rol göz önünde bulundurulduğunda- soruşturmanın "Amerika için büyük bir problem" haline dönüşebileceğini söylediğini aktarıyor.

Gazete, Washington'da bulunan Stratejik ve Uluslararası Araştırmalar Merkezi'nden Anthony Cordesman'ın "Türkiye kesinlikle önemli bir müttefik. [Bu] Türkiye'nin yakın tarihinde görülmüş en büyük siyasi krizlerden biri. Birkaç günde rutin bir yolsuzluk soruşturmasından iktidar mücadelesine dönüştü" dediğini aktarıyor.

'BAŞBAKAN'IN YENİLMEZ GÖRÜNÜMÜ GİTTİ'




Financial Times gazetesi, manşetten duyurduğu Türkiye'deki yolsuzluk ve rüşvet operasyonuyla ilgili habere ek olarak Andeew Finkel imzalı bir makale de yayınladı.

Finkel makalesinde "hazırlıksız yakalanan Erdoğan'ın şimdi saldırıya geçtiğini" yazıyor. Makale şöyle devam ediyor:

"Yolsuzluk ve rüşvet skandalı daha patlak vermeden, iki hafta önce, Türk başbakan Recep Tayyip Erdoğan 10 yıllık iktidarının büyük bölümünde göründüğü gibi görünüyordu: yenilmez.

Ama Erdoğan Pakistan'dan Çarşamba günü döndüğünde bu görünümü yok olmuştu. Hatta o gün bu skandal hükümetinin köklerine yaklaştıkça 10 bakanını değiştirmek zorunda kaldı.

Eski Çevre Bakanı Erdoğan Bayraktar, başbakanın hareketlerinden haberdar olduğunu ve kendisiyle beraber istifa etmesi gerektiğini söyleme cüretinde bulundu.

Bu hızlı gelişen skandal, Erdoğan ve uzun süredir siyasi müttefiki olan Fethullah Gülen'le arasının açıldığını gösterdi. Skandal Türk halkını perçinledi. Ve başbakanın komutasına dair alışılmadık soru işaretleri doğurdu.

Erdoğan'la açık açık kavga ettikten sonra Milliyet gazetesinden kovulan Hasan Cemal 'Erdoğan kendi başına emniyeti ve yargıyı kontrol etmek istiyor. Güçler ayrımının nasıl bir şey olduğu hakkında fikri yok.' diyor.

Başbakanın dertleri bir hafta önce savcıların üst düzey memurlara ve işadamlarına dair operasyonlar gerçekleştirmesiyle başladı. Gözaltına alınanların arasında üç bakanın oğulları da var. Bunlarda ikisi hâlâ gözaltında. En şok edici tutuklama ise Halkbank'ın genel müdürü oldu. Kendisinin evinde ayakkabı kutularına saklanmış 4,5 milyon dolar nakit olduğu iddia ediliyor.

Bu ifşaatlar, istediği her şeyi yapmaya alışmış bir hükümette soğuk duş etkisi yarattı. 2003 yılında iktidara geldiğinden beri Erdoğan ülkenin kuvvetli ordusunun gücünü düşürdü ve Cemal gibi muhalif gazetecileri kenara itti.

Hazırlıksız yakalanmış gibi gözüktükten sonra Erdoğan şimdi saldırıya geçmiş durumda. Zira soruşturmayı kendisinden intikam alma çabası olarak niteleyip reddetti. Bu sırada soruşturmaya bakan polisler görevlerinden alındı, yeni savcılar atandı ve hedef haline gelen bakanların istifa etmesi istendi. Ormana saklanmış ağaçlar misali bu üç istifa 10 yeni bakanın atandığı bir kabine değişikliğiyle gizlendi.

Geçmişte Erdoğan kürtaj, sezaryen doğum ve kız ve erkek öğrencilerin aynı evi paylaşmasına karşı düşüncelerini paylaşarak kendisini toplumun ahlak savunucusu olarak gösteriyor ve siyasi tabanını bir arada tutuyordu.

Ama bu tecrit stratejisinin işe yarayıp yaramayacağı belli değil. Savcı Muammer Akkaş açıklıkla başkaldırıp üstlerini istediği aramaları gerçekleştirmemekle suçladı.

Bu sırada Erdoğan'ın takipçilerini kullanarak soruşturmaları düzenlemekle suçladığı Gülen de uyguladığı baskıyı arttırdı. Kaydettiği bir videoda Gülen "Hırsızı görmeden hırsızı yakalayanın üzerine gidenler, cinayeti görmeyip de masum insanlara cürüm atmak suretiyle onları karalamaya çalışanlar.. Allah onların evlerine ateşler salsın, yuvalarını yıksın, birliklerini bozsun, duygularını sinelerinde bıraksın, önlerini kessin, bir şey olmaya imkan vermesin." dedi.

Karşılaştığı baskı altında hükümet Gülen'le beraber çalışan uluslararası bir komployu suçluyor. Eski ekonomi bakanı Zafer Çağlayan da olaylardan bir "faiz lobisini" sorumlu tuttu.

Türkiye Merkez Bankası bir süredir liraya destek olarak faizleri düşük tutmaya çalışıyor. Bunun nedeni de gelecek seneye kadar sermaye girişinin normale dönmesini bekliyor olmaları.

Global Source Partners'da uzman Murat Üçer "Merkez bankası yeni yılda bütün kötü şeyler ortadan yok olacağını ve lira üzerindeki baskıların hafifleyeceğini umuyor." Ama uzmanlar Mart ayında yapılacak yerel seçimlere kadar Erdoğan'ın bu siyasi kargaşanın içinde kalacağını düşünüyor."

(BBC Türkçe)

Emniyet de Jandarma da Savcılığın emrini yerine getirmemiş. | Yolsuzluk operasyonunda şok gerçek

ak parti, akp, bilal erdoğan, emniyet, göz altı, jandarma, polis, recep tayyip erdoğan, rüşvet, savcı, usulsüzlük, yasin el kadı, yolsuzluk
Emniyet de Jandarma da Savcılığın emrini yerine getirmemiş




İkinci dalga ile ilgili flaş gelişme

İSTANBUL- 2'nci dalga soruşturmasını yürüten savcılığın, arama ve gözaltı kararları için polisi harekete geçiremeyince Jandarma'ya talimat yazdığı ortaya çıktı.

Savcılığın Emniyet krizinin patlak verdiği gün olan 25 aralık tarihini taşıyan gözaltı listesinin, polise gönderilen listeden tek farkı var O da "şüpheliyi gözaltına tutacak kolluk" bölümünün karşısında yazan...


İlk listede "Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü" nün yazıldığı bölümde bu kez "İstanbul İl Jandarma Komutanlığı KOM Şube Müdürlüğü" yazıyor. Lakin Jandarma da göz altılar için harekete geçmedi ve savcılık emrini yerine getirmedi.

Bilal Erdoğan kayıplara karıştı

Bilal Erdoğan kayıpbilal erdoğan, emniyet, muammer akkaş, polis, recep tayyip erdoğan, rüşvet, savcı, türgev, usulsüzlük, yolsuzluklara karıştı
Bilal Erdoğan kayıplara karıştı

Devlet krizine neden olan 100 milyarlık 'ikinci yolsuzluk' dosyasında adı geçtiği iddia edilen Bilal Erdoğan kayıplara karıştı. Bilal Erdoğan'ın pasaportsuz geçiş yapılabilen Batum'dan ülkeyi terk ettiği ileri sürülüyor.



Cumhuriyet tarihinin en büyük rüşvet operasyonunun ardından gelen ikinci dev dalgada adı geçen Başbakan Tayyip Erdoğan'ın oğlu Bilal Erdoğan kayıplara karıştı.

İstanbul'dan “Artvin'e gidiyorum” diyerek ayrıldığı belirtilen Bilal Erdoğan'ın, pasaportsuz geçiş yapılabilen Batum'dan sınırı geçtiği ve ülkeyi terkettiği iddia ediliyor.

Bilal Erdoğan'ın, Ergenekon savcılarından Muammer Akkaş'ın hazırladığı ve 100 milyar dolarlık yolsuzluğa dair dosya çerçevesinde gözaltına alınmasının istendiği bildirilmişti. Bilal Erdoğan'ın, aile vakfı TÜRGEV yoluyla birçok imar yolsuzluğunun odağında bulunduğu iddia edilmişti. Organize Şube ve Mali Şube'nin tayin furyası ile dağıtıldığı İstanbul Emniyet Müdürlüğü, savcılığın verdiği 'gözaltı' listesine rağmen operasyonu başlatmamış, bu da devlet krizine yol açmıştı.

POLİS SAVCIYA DİRENİYOR
Önceki gün savcılığın İstanbul Emniyet Müdürlüğü'ne 'gözaltına alınması' talimatıyla gönderdiği listede önemli isimlerin yer aldığı iddia edilmişti. Aksaray Valiliği'nden İstanbul Emniyet Müdürlüğü'ne atanan Selami Altınok ise bu talimatın başsavcılıktan gelmesi gerektiği bahanesiyle operasyonu başlatmamıştı. Devlet krizine yol açan bu uygulama sonucu operasyon zamanında başlatılamazken, dosyada yer alan en önemli isimlerden biri olan Bilal Erdoğan'ın yurtdışına çıktığı iddia edildi.

ENGELSİZ GEÇİŞ KAPISI
Bilal Erdoğan'ın yakın çevresine TÜRGEV'in yurt yaptırdığı Artvin'de bir dizi temasta bulunacağını söylediği öğrenildi. Artvin'e giden Bilal Erdoğan'ın, pasaportsuz geçiş yapılabilen Batum sınır kapısından önce Gürcistan'a, buradan da hava yoluyla başka bir ülkeye gittiği iddia ediliyor.

Bilal Erdoğan’ın kaçtığı iddiasını dün DSP Genel Başkanı Masum Türker, canlı yayın ekranlarından da dile getirdi.


Savcı Muammer Akkaş'ın Bilal Erdoğan'a gönderdiği çağrı kağıdı.
Sebep: Çıkar amaçlı suç örgütü kurmak ve kurulan örgüte üye olmak.

23 Aralık 2013 Pazartesi

Çalınan 908 bin lira Bakan Güler’in mi? Çalındıysa neden peşine düşmedi?

akp'nin bakanları, bakan çocukları, halk bankası, halkbank, hırsızlık, kara para, muammer güler, rüşvet, soygun, usulsüzlük, yolsuzluk
Çalınan 908 bin lira Bakan Güler’in mi? Çalındıysa neden peşine düşmedi?


Milliyet Gazetesi köşe yazarlarından Mehmet Tezkan'ın yazısından iktibas:


Çalınan 908 bin lira Bakan Güler’in mi? 


Halk Bankası Kapalıçarşı Müdürü ile 4 çalışanı 11 kişinin hesabını buharlaştırmıştı..
11 kişiden 6.2 milyon götürmüşlerdi.
10 müşteri şikâyet etti, dava açıldı.. Bir kişi şikâyet etmedi.. O kişinin adı iddianamede M.G rumuzuyla kodlandı..
Parası gasp edilen sanatçı Samime Sanay duruşmada; M.G Muammer Güler’dir demiş..
Bizim İçişleri Bakanı..
Oğlunun evinde dört kasa ile para sayma makinesi bulunan bakan..
O mu? Doğru mu?
Doğruysa, insan 908 bin lirasının peşine düşmez mi? Az buz para mı? Para havadan mı kazanılıyor?
Bakan 908 bin liranın da hesabını verir herhalde..
Yoksa bu da milli iradeye karşı yapılan soygun olarak mı tarihe geçecek?

Başbakanın yeğeni Ali Erdoğan'dan karakolda artistlik | "Başbakana hakaret ettiği" gerekçesi ile göz altına alınan öğretmen oturtulamazmış.








Türkiye'yi sarsacak yeni skandal!

akp'nin bakanları, azınlık mallarının iadesi, bakan çocukları, bilal erdoğan, bulgar kilisesi vakfı, çevre ve şehircilik bakanlığı, recep tayyip erdoğan, rüşvet, usulsüzlük, yasalar
Türkiye'yi sarsacak yeni skandal! Bilal Erdoğan
Türkiye'yi sarsacak yeni skandal!

200 trilyonluk ''özel talimat''ı Başbakan Erdoğan mı verdi?

İSTANBUL- Yeni çıkan ''Azınlık Malları'nın İadesi Yasası'' çerçevesinde Bulgar Kilisesi Vakfı'na verilen Şişli'deki 60 dönümlük araziye, vakıf ile anlaşan Taşyapı'nın sahibi Emrullah Turanlı, ofis, alışveriş merkezi ve rezidans otelden oluşan bir proje yapmayı planladı. Ancak araziyi ranta çevirmek için 200 trilyonluk bir vurgun düzeni kurulduğu iddia edildi. Turanlı, bir arkadaşı aracılığıyla ÇŞB'nın onayını da alarak vakıf arazisini ''Özel Proje Alanı'' haline getirtti. Talimatın ise Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'dan geldiği öne sürüldü.

TOKİ'ye yönelik operasyonlar, yeni bilgileri de gün yüzüne çıkarıyor. Bunlardan biri de Taşyapı'nın Sahibi Emrullah Turanlı'nın 200 milyonluk projesi...

Emrullah Turanlı, Şişli'deki arazinin Özel Proje Alanı ilan edilmesi için 17 Temmuz 2013 tarihinde Ankara'da Başbakan Erdoğan ile görüştü. Başbakanın, Çevre ve Şehircilik Bakanı Bakanı Erdoğan Bayraktar'a talimat vermesi üzerine işlemlerin tamamlandığı iddia edildi.

BÜROKRATLARIN RANT İTİRAFI DİNLEMEDE
Emlak Konut GYO Genel Müdürü Murat Kurum'un, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Mekânsal Planlama Genel Müdürü Mehmet Ali Kahraman'a 200 trilyonluk rant getiren imar planı değişikliği yaptıran Emrullah Turanlı için "Bunlarla uğraşılır mı abi en yukarıya (Başbakana) da ulaşıyor bu adamlar" dediği telefon dinlemelerine takıldı.

Mehmet Ali Kahraman ile Murat Kurum arasındaki görüşme:

24.07.2013

M.A.K : Oğlum o adamın her işi öyle biliyormusun İstanbul'daki her işi böyle

M.K : Ya yok abi ya

M.A.K : Başka işleri de böyle

M.K : He hiç ... yapsın gitsin hiç ben kesinlikle şey yapmıyorum yani ben ben hakkımı helal etmiyorum diyor ben hiç etmiyorum ya

M.A.K : Tamam

M.K : Ha yani böyle birşey var mı




M.A.K : Mahkemede siz ama şey yaparsınız zaten orayı değil mi

M.K : Abi mahkemede bunlar bunlar namussuz abi bunlar gidiyorlar mahkemede de her türlü şeyi yapıyorlar ya

M.A.K : He yapıyorlar yapıyorlar evet

M.K : Bunlarla uğraşılır mı abi bunlar şey adamlar ya

M.A.K : Doğru doğru doğru sakat adamlar

M.K : Yani o işte abi

M.A.K : En yukarıya da ulaşıyor ya adamlar ya her dakikada en yukarıya ulaşıyorlar

M.K : Abi ulaşsın bence yani oraya da söylemek lazım ya hem burdan geleceksin sen 100 trilyon 200 trilyon rant alacaksın plan imar planını değiştireceksin

M.A.K : Evet

M.K : Ee bir de gideceksin devletten 50 trilyon 30 trilyon 40 trilyon nerden nasıl kırparım efendim ordan nasıl çalarım ordan nasıl çırparım böyle bir iş var mı abi ya

M.A.K : Evet doğru doğru

M.K : Yani bilmiyorum ben bence doğru değil yani

M.A.K : Neyse ben onu o zaman şey yapayım onu bakan beye ileteyim de bakan bey şey yapsın üst taraf ...

YİNE TÜRGEV YİNE BİLAL ERDOĞAN
Emrullah Turanlı, Başbakan ile görüştükten sonra Bilal Erdoğan'ı aradı ve ertesi gün kendisine bir evrak getireceğini söyledi. İkili sık sık Bilal Erdoğan'ın Yönetim Kurulu üyesi olduğu TÜRGEV'DE buluŞTU.

MÜSTEŞAR YARDIMCISI ATADILAR
Öte yandan, aynı çevrelerin, Prof. Dr. Mehmet Emin Birpınar'ı müsteşar yardımcısı olarak atatacağını ifade ettiği polis tarafından kayda alınan görüşmelerden anlaşıldı. Çevre Bakanlığı'ndaki işlemlerin hızlı yürümesi için yapılan görüşmelerden sonra Birpınar'ın istenilen göreve getirildiği anlaşıldı. Telefon görüşmelerinde "O bütün işimizi yapar" denilen Emin Birpınar, 2 Temmuz günü Çevre Yönetimi Genel Müdürlüğü ve Çevresel Etki Değerlendirmesi, İzin ve Denetim Genel Müdürlüğü'nden Sorumlu Müsteşar Yardımcılığı görevine atandı.

(Gerçek Gündem)

Ağaoğlu: "İşi direkt Başbakan ile hallettim"

ağaoğlu inşaat, akp'nin bakanları, ali ağaoğlu, bakan çocukları, başbakan, dinleme kaydı, ibb, recep tayyip erdoğan, rüşvet, ses kaydı, telefon görüşmesi, vurgun
Ağaoğlu: "İşi direkt Başbakan ile hallettim"

Ali Ağaoğlu'nun ret kararının ardından İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi'nden geçiremediği imar değişikliklerini bizzat Başbakan Erdoğan ile görüşerek hallettiği iddia edildi.


İSTANBUL- Rüşvet operasyonunda teknik takibe takılan görüşmelerde Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın, bina yüksekliğiyle ilgili Ali Ağaoğlu’na “Boşver, sana uymuyorsa bildiğin gibi yap” dediği iddia edildi. Soruşturma dosyasına giren belgelerdeki iddiaya göre, Ali Ağaoğlu ret kararının ardından İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi’nden geçiremediği imar değişikliklerini bizzat Başbakan Tayyip Erdoğan ile görüşerek halletti.

Üzerinde fabrika ve taşınmazların bulunduğu Veliefendi Hipodromu’nun karşısındaki 70 dönümlük araziyi 2011 yılında satın alan Ali Ağaoğlu, 2012’de İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi’ne başvurarak arazinin imar planının değiştirilmesini istedi. Ağaoğlu’nun imar değişiklik teklifinde 40 dönümlük park alanının 25 dönüme düşürülmesi, inşaat alanının 190 dönüme çıkarılması talep ediliyordu. Toplam inşaat alanının yüzde 193 artırılmasını öngören talep, İBB Meclisi’nce “oy birliğiyle” reddedildi.

Ağaoğlu’nun telefon konuşmalarına yansıyan bu iddiayla ilgili, Ağaoğlu’nun İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ni devre dışı bırakarak işlerini Başbakan Erdoğan aracılığıyla yaptırdığı öne sürülüyor.

'BEN O İŞİ BAŞBAKAN'A YAPTIRDIM'




Ağaoğlu’nun teknik takibe takılan, “Ben Başbakan’a yaptırdım. Açık ve net söylüyorum. Yapmadınız, yapmadınız, Kadir Bey’e söyledim, olmayınca ben de gittim büyük patrona, o da bakana talimat verdi” sözleri soruşturma dosyasına girdi.

Ali Ağaoğlu’nun İBB Meclis Üyesi Timur Soysal ile yaptığı görüşme şu şekilde:

A.A: Efendim, Timur alo.

T.S: Alo Ali Bey merhaba.

A.A: Merhaba.

T.S.: Nasılsınız, iyi misiniz?

A.A: Ne o bayram değil seyran değil eniştem beni niye öptü...

T.S:(Gülüyor) Ya yok valla Sefer Abi dedi de onun için arıyorum. Şimdi siz şu Bakırköy’e bakanlıktan plan yapılmış ya...

A.A: Evet.

T.S: 70 metre yükseklik verilmiş herhalde...

A.A: Evet, evet.

T.S: Kadir Başkan galiba Sefer Abi’ye söylemiş de; Sefer Abi de bana, Ali Bey’e bir söyle dedi.

A.A: He...

T.S: Bizim o silüet kararlarına göre 63 mü neymiş sizin oradaki yükseklik...

A.A: He...

T.S: Yani projeleri...

A.A: Yok 63 değil, 70 metre yükseklik...

T.S: Şimdi orada bizim şehir planlamanın bir...

A.A: Orada bak orada şunu söyleyeyim, bak ben onu bakanlığa yaptırmadım açık da net de konuşuyorum... Başbakan’a yaptırdım. Yani yapmadınız yapmadınız... Kadir Bey bin kişinin önünde söz verdi, bu ay dedi, önümüzdeki ay dedi yapmadı. Ben de gittim sayın patrona söyledim. Büyük patrona o da direkt bakana talimat verdi, halledin burayı dedi, yani o da gitmiş...

HİLEYLE EKSTRA 12 VİLLA İDDİASI
Projenin mimarı Ömer Çamuroğlu’nun, bir takım hilelerle imar planlarına aykırı proje tasarlayarak fazladan konut çıkardığı da iddia ediliyor. Bu kapsamda 15 Ocak 2013’te Ali Ağaoğlu’yla yaptığı görüşmede; “Bir takım hilelerle düştük yani, o koridorları 120 santim göstereceğiz, 20 santim de tesisat boşluğu göstereceğiz... Siz o 20 santimi yapmayacaksınız, başka çaresi yok bu işlerin. Böyle, 12 tane villa çıkarırım size” ifadeleri teknik takibe takıldı.

AĞAOĞLU: BÜYÜK PATRON TALİMAT VERDİ
AKP İstanbul İl Başkanı Aziz Babuşçu’nun da Ağaoğlu’nun istediği projenin sıkıntı doğurabileceğini belirtmesi üzerine, Ağaoğlu’nun, Başbakan’ın talimatı ile bu projenin yürütüldüğünü ve imar değişikliklerinin bizzat Başbakan’ın talimatıyla yapıldığını söylediği de soruşturma dosyasına yansıyan iddialardan.

Bu konuyla Ali Ağaoğlu ile Aziz Babuşçu arasında 11 Ocak 2013’te gerçekleşen görüşme şu şekilde:

A: Ya şeyi söyleyeyim açmışken, şunu söyleyeyim sana Ali Bey

A.A: Buyur Başkanım

A: Bu Fildamı’ndaki yerle ilgili olarak yani birşeyler söyledi bana bizim büyükşehirden arkadaşlar. Ne oldu orada, ora neyin nesidir ya ora çok büyük bir sorun olacak

A.A: Neresi Başkanım?

A: Ya Fildamı dedikleri, ben yeri çok net bilmiyorum bu Bakırköy’de...

A.A: He Fildamı neresi?

A: ... Orası, bakanlık özel proje alanı ilan etmiş, efendime söyleyeyim...

A.A: Ha şey şey şey ııı hipodromun karşısı...

A: He he he...

A.A: Evet evet ha orası benim şeyim...

A: İyi ama o şimdi çok ciddi sıkıntıya sebebiyet veriyor ya, orada şimdi Büyükşehir reddetmiş, onun üzerine bakanlığa gidilmiş, bakanlık özel proje alanı ilan etmiş.

A.A: Evet evet yaptı onu, şey özel proje alanı ilan etti, şey planları da yaptı... Onun hatta sayın Başkan’dan, Kadir Başkan’dan randevu istedim, tahmin ediyorum önümüzdeki hafta görüşeceğim onunla.

A: He

A.A: O fabrika alanlarının olduğu yerdir o hemen şey de...

A: Biliyorum biliyorum...

A.A: He şeyde şu anda orası...

A: Ali Bey

A.A: He...

A: Yani bu ciddi şekilde Büyükşehir, özellikle bizim grup açısından sorun haline geldi. Çünkü Büyükşehir reddettiği birşey bu. Üstelik Büyükşehir’e bakanlık görüş sormuş, görüşü beklemeden planı yapmış. A.A: Kadir Başkan o konuda yani bana 6. ayda çıkarmaya söz vermesine rağmen, hatta şunu söyleyeyim bin kişinin önünde konferansta söyledi, böyle böyle bu fabrikaların dışarı taşınması ile ilgili... ııı şeyde bu Sütlüce’de kentsel dönüşümle ilgili bir konferans vardı...

A: He tamam tamam...

A.A: Orada, hatta bana ünlü müteahhit ben de oradaydım isim vermeden dün bana ünlü bir müteahhit geldi bu 4. veya 5. aydaydı o konferans...

A: He...

A.A: Müracaat etti, ben hemen bunun planını yapıyorum diye. Orada bin kişinin önünde de bunu deklare etmesine rağmen, o planı yapmadı onun üzerine ben sayın büyük patron asıl yani büyük patron anladınız .... olduğunu...

A: Anladım.

A.A: O bir ziyaretimde ona bahsettim şeyi, o da söyle şey yapsın diye Erdoğan Bey yapsın diye söylemişti. Yani direkt onun talimatı ile yapılan birşey yani bu.

A: Anladım.

A.A: He teyit edebilirsiniz bunu, yani şey değil, onun için ama...

A: Yav ona bakmak lazım siz orayı kimden almıştınız?

A.A: Ben orayı kısmen kat karşılığı kısmen para şeyden aldım orada yaklaşık 7-8...

A: Şahıslardan yani...

A.A : Şahıslardan 7-8 kişiden aldım orayı başkanım...

A: Tamam anladım.

A.A: Yani ve Kadir Başkanımla da...

A: Sonra ne olacak Ali bey sonra ne olacak...

A.A: Ama olmaması lazım, sayın başkanım. Yani şeyin de dediğim gibi şeyde ...

A: Hayır şimdi doğru ber yöntem takip edilmedi.

A.A: He...

A: Yani Büyükşehir’den reddedilen bir dosya, yani hiç Büyükşehir’e uğramamış olsa hadi neyse... Reddedilen bir dosya ondan sonra bakanlığa gidiyor özel proje, yani arkadaşların bana söylediği bu. İstanbul’da ilan edilen tek özel proje alanı, başka yok diyorlar.

A.A: Ha şeyde, ama onu büyük patronun talimatıyla yapılan birşey o...

A: Ya ben tamam o...

A.A: İstiyorsanız bir müsaitseniz bir...

A: Oraya da arzedeceğim...

A.A: Bir şey yapıp konuşalım bir müsaitseniz bir ziyaretinize geleyim, bir konuşalım sayın başkanım onu...

A: Yani onu konuşmak lazım çünkü ben...

A.A: Ben şeyden de Kadir Başkanımdan da randevu istedim, anlatacağım yani izah edeceğim ona da durumu biliyor zaten.

A: Tamam.

A.A: Başkanım da olayın şeyinde zaten.

A: Tamam bir görüşürüz yani şöyle bir durum var bilesin...

A.A: Tamam başkanım ne zaman yarın müsaitseniz bir ziyaretinize geleyim neredeyseniz...

A: Yarın şey açılışlar var sayın Başbakan burada...

A.A: He burada he şeyden döndü he...

A: Akşama kadar full program var yani pazartesi falan görüşebiliriz herhalde ben sizi ararım.

A.A: Başkanım pazartesi salı şeydeyim Katar’dayım. Pazar akşamı uçak...

A: Döndükten sonra görüşürüz.

A.A: Çarşamba günü çarşamba günü şey yapabiliriz.

A: Tamam.

A.A: Ama yarın, pazar günü de buradayım.

A: Tamam anladım.

A.A: Müsait olursanız bana alo deyin.

A: Ben arzedeceğim, ona göre şey yaparız gerekirse ararım sizi tamam.

A.A: Tamam başkanım.

A: Peki hadi...

A.A: Saygılar sunuyorum, sağolun sağolun.

'AĞAOĞLU'NA YÜZDE 200 ÖZEL ALAN'
Bakırköy Kartaltepe’deki 70 dönümlük araziyi satın alan Ağaoğlu’nun imar planlarında yapmak istediği değişiklik de takibe takıldı. Arazinin 40 dönümlük park alanını 26 dönüme indirmek, bina yüksekliğini 35 metreden 70 metreye çıkarmak ve böylece inşaat alanını yüzde 200 artırmak için belediyeye başvuran Ağaoğlu’nun bu talebi de reddedildi. Bunun üzerine, Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın oğlu Abdullah Oğuz Bayraktar ve Bakan Bayraktar’ın Danışmanı Sadık Soylu’nun bizzat devreye girmesi ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından Özel Proje Alanı ilan edilen arazide, Ağaoğlu’nun istediği değişikliğin yapıldığı öne sürülüyor.

ÇEVRE BAKANI 70 METRE VİZESİNİ BÖYLE VERDİ
Ali Ağaoğlu’nun, İBB’nin belirlediği yükseklik şartını aşan projede, bina yüksekliklerinin 70 metre olması konusunda danıştığı Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’dan da açık çek aldığı anlaşıldı. Bakan’ın Ağaoğlu’na bina yükseklikleri ile ilgili “sen kendi bildiğin gibi yap. Boşver sana uymuyorsa sen bildiğin gibi yap” dediği iddia ediliyor.

Bu durum, 01.02.2013 tarihinde ikili arasındaki telefon görüşmelerine şöyle yansıdı:

A.A: Alo.

E.B: İyi akşamlar.

A.A: Saygılar sunuyorum sayın bakanım, hayırlı akşamlar diliyorum.

E.B: Bilmukabele, iyisin.

A.A: Allah’a şükür sayın bakanım gayet iyi. Koşturuyoruz, uğraşıyoruz. Yoğun tempo, Allah’a şükür bir yaramazlık yok.

E.B: Allah iyilik versin, Allah kolaylık versin.

A.A: Sağolun sağolun sağolun sayın bakanım. Yarın buralardaysanız eğer müsait olursanız...

E.B: Yarın ben 10:30 uçağıyla Trabzon’a gidiyorum.

A.A: O şeyle ilgili bir görüşecektim, herhalde o şeyle ilgili bir şey vardı da...

E.B: Yok sen kendi bildiğin gibi yap, boşver yani sen... Sana uymuyorsa sen bildiğin gibi yap.

A.A: Yok uymuyor, şey bitmiş yani bir tek orada yanlış bir, yanlış bilgi veriyorlar yani ön taraf zaten 70 orası diğer taraf da ... zaten...

E.B: Tamam tamam tamam. Sen sana uygun nasılsa öyle yap...

A.A: Çok teşekkür ederim, emirleriniz var mı sayın bakanım?

E.B: Yok güle güle hayırlı akşamlar.

A.A: Saygılar sunuyorum sağolun.

Ali Ağaoğlu’nun imar planlarına aykırı bir şekilde fazladan alan oluşturmak amacıyla yaptığı usulsüzlükler için kullandığı “ufak tefek mimari i.nelikleri zaten kullanırız” şeklindeki ifadelerinin de takibe takıldığı belirtiliyor.

BAKAN OĞLUNDAN GENEL MÜDÜRE FIRÇA
YAVAŞ yürüyen emsal ve benzeri işleri hızlandırmak isteyen Bakan Erdoğan Bayraktar’ın oğlu Abdullah Oğuz Bayraktar’ın, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Mekansal Planlama Genel Müdürü Mehmet Ali Kahraman’a “bir b.k yaptığınız yok be, bir yazıyı yazamadınız ...” diye hakaret edip fırça attığı ve Ağaoğlu’nun işlemlerini hızlandırdığı ortaya çıktı. Ayrıca söz konusu görüşme esnasında Bayraktar ile Ağaoğlu’nun birlikte oldukları tespit edildi. Mehmet Ali Kahraman ile Abdullah Oğuz Bayraktar arasındaki 12.11.2012 tarihli görüşme şöyle:

M.A.K: Ha Abdullah ne yapıyorsun?

A.O.B: İyi ulan hiçbir b.k yaptığınız yok be bir yazı...

M.A.K: Niye ne oldu hayırdır inşallah.

A.O.B: Ulan daha bir yazıyı yazdıramıyorsunuz İski’ye.

M.A.K: Ya bir arayayım orayı tekrar Abdullah bugün arayamadım ya senin mesajını aldım dün akşam da onu ben yapacağım zaten biz yapacağız onun bütün yazışmalarını ya oradan yapmayacağız.

A.O.B: Bir şeyler askıya çıktığı yok, dosyaların hiçbir şey yaptığınız yok, yatıyorsunuz

M.A.K: Ne çıktı askıya?

A.O.B: Askıya çıkmıyor hiçbir şey?

M.A.K: Olur mu ya nasıl çıkmıyor abi ya ben göndereli iki hafta oldu ben onu göndereli ya.

A.O.B: Yok postayla geliyor diyorlar daha yavaş geliyormuş.

M.A.K: Ya vallaha yaf vay anasını ya elden göndereceğim onları bundan sonra ya zaten gönderiyoruz elden gönderiyoruz her zaman.

A.O.B: Şu ... gyo nun planları falan hiçbiri çıkmadı askıya.

M.A.K: Ya işte onun tabii bizim ilin hemen uyanık olup bir gün içerisinde çıkarması lazım ya.

A.O.B: Hı...

M.A.K: Orada sakatlık var yoksa ben gön iki haftadan fazla oldu tamam tamam.

A.O.B: Ara ikisini de sor ya.

M.A.K: Tamam tamam. (Taraf-Aysun Yazıcı)

Bakanın şirketinin önlenemez yükselişi

akp'nin bakanları, akp'nin gerçek yüzü, bakan çocukları, ekonomi bakanı, halkbank, ihaleye fesat, recep tayyip erdoğan, vurgun, yolsuzluk, yolsuzluk ve usulsüzlükler, zafer çağlayan
Bakanın şirketinin önlenemez yükselişi

Bakanın şirketinin önlenemez yükselişi


Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan'ın şirketi Akel Alüminyum'un Çağlayan siyasete girmeden 180 bin TL olan sermayesi önce 600 bin TL'ye sonra 2 milyon TL'ye yükselmiş.

İSTANBUL- Cumhuriyet gazetesi yazarı Çigdem Toker yolsuzluk operasyonu kapsamında gözaltına alınan Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan'ın oğlu Salih Kağan Çağlayan'ın gözaltında verdiği ifadede "rüşvet alıp vermedim" sözleri sonrası Bakan Çağlayan'ın sahibi olduğu Akel Alüminyum şirketinin AKP döneminde aldığı ihaleler ve hızla büyümesini analiz etti. 

Toker yazısında Akel’in dış cephelerini giydirdiği sayısız bina arasında Halkbank Genel Müdürlüğü, Diyanet İşleri Başkanlığı, Dikmen Polis Evi, AŞTİ, MHP genel merkezi, MTA binası, Diyarbakır Havaalanı gibi önemli kamusal binaların olduğuna dikkat çekti.

Toker, şirketin 180 bin TL olan sermayesinin Zafer Çağlayan'ın siyasete girmesinden sonra, 2 milyon TL’lik bir şirkete dönüştüğünü belirtti.

Çiğdem Toker'in Cumhuriyet gazetesinde "Bir Baba-Oğul Şirket Öyküsü" başlığıyla yayımlanan yazısı şöyle:

Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan’ın yolsuzluk ve rüşvet soruşturmasında tutuklanan oğlu Salih Kaan Çağlayan’ın nöbetçi hâkime verdiği ifadede; “Rüşvet alıp vermediğini, kendisinin sanayici olduğunu, alüminyum cephe giydirme işini yaptığını” söylediği, basına yansıdı.

“Anlatırsam, hükümet düşer“

112 acil servis, ak parti, akp'nin gerçek yüzü, ferşat group, oktay ferşat, recep tayyip erdoğan, rüşvet, uğur dündar, yalçın akdoğan, yolsuzluk
“Anlatırsam, hükümet düşer“

Gazeteci Uğur Dündar'ın gündeme getirdiği Sağlık Bakanlığı'na verilen rüşvet olayının görüntüleri sosyal medya üzerinden gündeme girdi.


İSTANBUL-Başbakan Erdoğan’ın siyasi başdanışmanı Yalçın Akdoğan’ın eniştesi Oktay Ferşat, Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç’ın kayınpederi olan Ali Yüksel yurt çapında 4 bin adet Acil Servis İstasyonu inşa etmek için anlaşırken, Oktay Ferşat’a ait Ferşat Group işi üstlenmiş, Ali Yüksel de bu projenin Genel Koordinatörü olmuştu.

Dündar'ın gündeme getirdiği rüşvet iddiaları, ortaya çıkan videoda açıkça gözler önüne seriliyor.

Dündar'ın 13 Aralık tarihinde Sözcü gazetesindeki köşesinde, Yalçın Akdoğan'ın eniştesi olan Oktay Ferşat'ın alacaklı müteahhitlerle buluşmasında söylediğini belirttiği "Sağlık Bakanlığı’nın 2 numarasına 100 bin lira verdim. Anlatırsam, hükümet düşer" sözlerinin görüntüleri ortaya çıktı.

Eniştesinin 112 Acil Servis İstasyonu işi için Sağlık Bakanlığı'na 100 bin TL rüşvet verdiğini söylediği görüntüler ortaya çıkınca Yalçın Akdoğan'dan ilk açıklama geldi. Akdoğan, "davalık olduğum şahısları benimle ilişkili gibi göstermek alçaklığın kahpeliğin daniskasıdır" dedi.

Akdoğan'ın Twitter'dan yayınladığı mesajlar şöyle:


"Bir hısmımızla ilgili tüm iddiaların hem aylar önce açtığım davayla, hem de bilgi sahibi oldukça ilgili mercilerce üzerine gidilmektedir. Ancak Hiçbir ilişkim ve dahlim olmayan olayları, konuşmadığım ve davalık olduğum şahısları benimle ilişkili gibi göstermek alçaklığın kahpeliğin daniskasıdır.Kişilik suikastine giren kim olursa onlarla da onların iplerini elinde tutanlarla da iki cihanda hesaplaşacağız."




En tepede "O" var. Yolsuzluk ve rüşvet zincirinde bütün yollar Başbakana çıkıyor.

ali ağaoğlu, bakan çocukları, halkbank, muammer güler, recep tayyip erdoğan, rıza sarraf, rüşvet, usulsüzlük, yolsuzluk
Yolsuzluk ve rüşvet zincirinde bütün yollar Başbakana çıkıyor. 



Yolsuzluk ve rüşvet zincirinde bütün yollar Başbakana çıkıyor. 

***


Yolsuzluk ve rüşvet operasyonuyla ortaya çıkan kirli fotoğraf, Erdoğan’ı teğet geçmiyor. 4 bakanının, bu karanlık işleri Erdoğan’dan habersiz yürüttüğü tezi zaten yeterince zayıfken, Başbakan’ın bu kirli çark ile belirgin birçok bağlantısı var


Cemaatin düğmeye basmasıyla başlayan büyük yolsuzluk/ rüşvet operasyonunun yurt içi ve yurt dışındaki yankıları sürüyor. Operasyonun ‘kirli tezgah’ olduğunu söyleyen ve yargılama süreci devam etmesine rağmen, ortaya saçılan belge/dökümanları iftira olarak niteleyen Başbakan Tayyip Erdoğan, kirli tablonun neresinde? Baş yardımcılarının ve yandaş kalemlerin “Bakanlar bu yolsuzlukları yaptıysa bile Erdoğan’ın haberi yoktu” tezini, Erdoğan’ı soruşturmaya bağlayan başka ayrıntılar çürütüyor. İşte “Bizim alnımız ak” diyen Başbakan’ın soruşturmaya bağlandığı noktalar:

SARRAF İLE BİRLİKTE PROTOKOL

Yolsuzluk soruşturmasının en kilit ismi, İran asıllı ‘iş adamı’ Rıza Sarraf, sadece dosyaya adı giren 4 bakan’a yakın değildi. Altın kaçakçılığı, kara para aklama, hayali ihracat alanlarında uluslararası alanda nam salan Sarraf, Erdoğan’ın yakından tanıdığı bir isimdi. Fotoğrafta; İran-Türkiye doğalgaz-altın ticaretinin Türkiye’deki kilit adamı ve Maliye’nin ‘hayali ve kaçak ihracattan’ izlediği Sarraf’ın Toplu Konut İdaresi’nin yaklaşık 1 yıl önceki bir açılışında protokolün en önündeki VİP konuklardan olduğu görülüyor. Başbakan Erdoğan, bu karanlıklar prensine sadece birkaç sandalye uzakta.. Sarraf, Erdoğan’ın bilgisi ve koruması altındaydı.

HALKBANK DEĞİL TAYYİPBANK!




ABD ambargosunu delmek için İran-Türkiye arasında doğalgaz-altın ticareti yapılmasını Başbakan Erdoğan ve İran Cumhurbaşkanı Ahmedinecat birlikte kararlaştırdılar. Bu işleri ABD denetim sistemi dışındaki tek banka olan Halkbank üzerinden yürüttüler. Rıza Sarraf’ın Halkbank bağlantılı yürüttüğü tüm işler, Maliye Bakanlığı ve Erdoğan’ın bilgisi dahilinde yapıldı.

O ‘ALTIN UÇAĞA’ VİZE VERDİ

Rıza Sarraf’ın İran’daki ortağı Babek Zencani. Zencani’nin Türkiye’de uçakta yakalanan 1.200 ton kaçak altını Sarraf’ın devreye girmesi ile Dubai’ye uçuruldu. Uçuş iznini Zafer Çağlayan’ın sağladığı ve buna karşılık 100 milyon dolar rüşvet döndüğü, Sarraf’ı tutuklatan iddialar arasında. Uçuş izninin Başbakan Erdoğan’ın bilgisi olmadan verilmesi mümkün değil.

SARRAF-GÜLER BAĞINI BİLİYORDU

Rıza Sarraf, Erdoğan’ın tüm bakanları ile yakın ilişkide. İçişleri Bakanı Muammer Güler ve evinden 6 kasa çıkan oğlu Barış Güler, hayali ihracat ve kaçak altın işlerinin odak noktasında. Baba Güler, Sarraf’a ve istediklerine TC kimliği ve koruma sağlıyor. Sarraf’ı izleyen bir polis müdürünü sürüyor. Tüm kabine ile birlikte Başbakan Erdoğan da Güler-Sarraf ilişkisini yakından biliyor.

AĞAOĞLU’NUN ‘BÜYÜK PATRONU’

Yolsuzluk operasyonunda gözleri üzerine çeken iş adamı Ali Ağaoğlu da Erdoğan’a çok yakın. Savcılıktaki yolsuzluk dosyasında yer aldığı öne sürülen bazı telefon konuşmalarına göre Ağaoğlu, İstanbul’daki Zorlu Center ve Bakırköy’deki bir projesi için yasa dışı imar iznini, bizzat ‘büyük patron’ diye seslendiği Başbakan Erdoğan’ın talimatıyla koparıyor. Buna karşılık Başbakan’ın oğlu Bilal’e ve kızı Sümeyye’ye Zorlu Center’de 3 dükkan veriliyor. Ağaoğlu ise buna kayıtsız kalmayıp, K. Bakkalköy’de 20 dönüm arsayı Erdoğan Vakfı TÜRGEV’e bağışlıyor. Fotoğraflarda o 3 dükkanın Erdoğanlara verildiğini kanıtlayan faturalar var.

Soruşturma dosyasına giren telefon konuşmalarında; İstanbul Çevre ve Şehircilik İl Müdürü Ahmet Ayyıldız ile Bakan Erdoğan Bayraktar’ın danışmanı Sadık Soylu arasındaki görüşmelere Başbakan’ın talimatları yansıdı. Soylu’nun “Zorlu’nun işi tamam mı şimdi açılış yapacak mı” sözlerine Ayyıldız’ın “BAŞBAKAN TALİMAT VERDİ ZATEN, ÇÖZÜN DEYİNCE BAKAN BEY DE TAMAM DEDİ” diye cevap verdiği görüldü.

200 MİLYONLUK KIYAK TALİMATI

Yolsuzluk dosyasında bir başka iddia Şişli’de Bulgar Kilisesi elindeki 60 dönümlük arazi ile ilgili. Vakıf ile anlaşan, yıldızı AKP ile parlayan Taşyapı İnşaat’ın sahibi Emrullah Turanlı, burada ofis, AVM ve rezidans yapmak istiyor. Buna normal izin çıkmayınca Başbakan Erdoğan’ın talimatıyla ‘özel proje’ izni koparıldığı iddia ediliyor. Böylece Taşyapı’ya 200 milyonluk rant getiren bir izin sağlanıyor.

9 Kasım 2013 Cumartesi

Tayyip'in oğlu Burak Erdoğan 6'ncı 'gemicik'i aldı

akp'nin gerçek yüzü, bilal erdoğan, burak erdoğan, gemicik, gerçek, gerçekleri, mecit çetinkaya, recep tayyip erdoğan
Tayyip'in oğlu Burak Erdoğan 6'ncı 'gemicik'i aldı


Tayyip'in oğlu Burak Erdoğan 6'ncı 'gemicik'i aldı

Türkiye kızlı erkekli öğrenci evlerini tartışırken Tayyip Erdoğan'ın oğlu Burak Erdoğan altıncı gemisini aldı. Burak Erdoğan, Türkçe 'Cici' anlamına gelen 'Pretty' adlı son aldığı gemi için tam 20 milyon dolar (yaklaşık 40 milyon lira) ödedi.

Burak Erdoğan'ın filosuna 6'ncı gemicik de eklendi!

Sözcü'den Bora Erdin'in haberine göre, Başbakan'ın armatör oğlu Burak Erdoğan'ın 20 milyon dolar değerinde bir gemi daha aldığı öne sürüldü. Malta bandıralı yeni gemi, diğer 5 geminin kapasitesi büyüklüğünde.

Başbakan Tayyip Erdoğan'ın armatör oğlu gemilerini 6'ladı. Malta bandralı olan yeni gemisini geçtiğimiz günlerde Singapur'dan teslim aldı. Geminin adı ise Türkçe 'Cici' anlamına gelen 'Pretty'.

Genel Denizcilik'e ait olan Pretty isimli geminin değerinin ise 20 milyon doların üzerinde olduğu iddia ediliyor. Gemi mürettebatı geçtiğimiz ay gemiyi teslim almak için Singapur'a gitti. Daha önce Japonya'dan teslim alınacağı bilinen ancak teslimatı geciken geminin yük kapasitesi Burak Erdoğan ve ortağı Mecit Çetinkaya'ya ait 5 geminin toplam kapasitesi kadar.

GEMİCİK'İN 32 KATI KADAR



Safran 1, Sakarya, G. İnebolu, Cihan ve Bosna isimli gemilerin 92 bin ton taşıma kapasitesi var. Pretty ise tek başına 91 bin 971 ton yük taşıyabiliyor. Başbakan'ın "Gemicik" dediği Safran 1'in taşıma kapasitesi 2805 ton. Yeni geminin kapasitesi ise 91 bin 907 ton, yani Gemicik'in 32 katı daha büyük.

TEK ÇATIDA 2 ŞİRKET

Burak Erdoğan, Mecit Çetinkaya ile birlikte kurduğu MB Denizcilik'in yüzde 99 hissesine sahip. Bu şirket İstanbul Üsküdar'daki ofisten yönetiliyor. Aynı adres, Manta Denizcilik adında bir şirket daha var. Şirketin sitesinde "filomuz" adı altında yandaki 5 gemi tanıtılıyor.


Gerçek Recep Tayyip Erdoğan'ı tanımak için  tıklayınız:www.GercekRecepTayyipErdogan.blogspot.com

13 Ekim 2013 Pazar

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün şövalyelik sırları


abdulah gül, ak parti, akp'nin gerçek yüzü, CFR, içimizdeki israil, masonluk, morton abramowitz, nevzat yalçıntaş, recep tayyip erdoğan, sabetayistler, şevket kazan


Şevket Kazan, 'Milli Görüş Hareketi'nde meydana gelen ayrışmaların perde arkası'ndaki olayları anlatıyor...


Boyuna Amerika ile fakslaşıyorlar…!

Abdullah Gül'ün danışmanı Murat Mercan'ın sekreteri, Amerika ile yapılan Abdullah Gül ile ilgili fakslaşmayı, Şevket Kazan'a haber verince işinden kovuldu.Gazeteci Yavuz Selim'in 'Milli Görüş Hareketindeki Ayrışmaların Perde Arkası: Yol Ayırımı' kitabında Şevket Kazan anlatıyor:




- Abdullah Gül, hiçbir zaman Refah Partisi için çalışmadı.

Hep kendisi için çalıştı.

Erbakan Hoca, Abdullah Gül'e Politik Araştırma Merkezi diye bir merkez kurdurmuştu.

Dış ilişkilerden sorumluydu ya, Refah Partisi'ni Avrupa'ya, elçiliklere tanıtacağı yerde, sadece kendisini tanıttı.Danışmanı olan Murat Mercan, ki aynı zamanda Melih Gökçek'in danışmanıydı, Amerika'ya boyuna fakslar gönderiyormuş.

Oradan da boyuna fakslar geliyormuş.

Sekreteri de bir hanım kız. Bu hanım kızın annesi de benim hanımın arkadaşı.





Annesine anlatmış, 'Böyle böyle, bunlar devamlı Amerika ile fakslaşıyorlar, hep Abdullah Gül'ün propagandasını yapıyorlar' demiş.Hanım da bana söyledi. Ben de 'Belki yanlış tespit etmiştir. Öyle bir şey varsa, bir gün o fakslardan bir tanesinin fotokopisini alsın, sana getirsin, ben de göreyim' dedim.


Kızı yakalıyorlar ve işine son veriyorlar...

Şimdi Amerika'da kendisini tanıtan bir kitap bastırmış...

Refahyol Hükümeti'nde, Türk Cumhuriyetleri'nden Sorumlu Devlet Bakanlığını biz almıştık. Gül, Türk Cumhuriyetlerine bir tek seyahat yapmıştır, o kadar.

Aklı, fikri Amerika'daydı....

Bir de Amerikan Elçiliği'nde ne vardı, bilmiyorum, oradan hiç çıkmazdı !!!


***




Gül, CFR'ye ev sahipliği yapıyor!







Abdullah Gül, 2003 yılı Haziran ayında gizli dünya devletinin gizli hükümeti olarak bilinen CFR'nin Ankara toplantısına ev sahipliği yaptı.

1921'de Yahudi finansör Cecile Rhodes'in kurduğu CFR'nin bugünkü 10 yöneticisinden ikisi Rockefeller ve Henry Kissinger...

BM'yi, Dünya Bankası'nı, IMF'yi ve Dünya Ticaret Örgütü'nü de kuran CFR'nin asıl hedefi, dünyadaki bütün önemli kaynaklara sahip olarak tek dünya devletini kurmak.

CFR, sadece Amerika'da değil bir çok ülkede kabineleri belirleyebilen bir güce sahip…

Abdullah Gül, CFR üyelerine Ankara'da bir yemek verdi. 


Dışişleri Bakanlığı Stratejik Araştırmalar Merkezi'nin (SAM) ev sahipliğini yaptığı yemek, Ankara Palas Devlet Konukevi'nde gerçekleşti.


          




Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ün, gizli dünya devleti girişiminin beyin takımı olduğu ortaya çıkan Dış İlişkiler Konseyi CFR'nin toplantılarına 1997 yılında da katıldığı öğrenildi.


Abdullah Gül'ün Refah Partisi üyesi, RP-DYP koalisyon hükümetinin Devlet Bakanı olarak, 26 Şubat 1997'de New York'ta CFR'nin 'Yuvarlak Masa Toplantısı'na katıldığı anlaşıldı.


Abdullah Gül'ün katıldığı toplantının konusu 'Refah Partisi ve Türkiye'nin Dış Politikası' olarak belirlenmişti.


Bu toplantıyı, eski 'influence agent'lardan Matthew Nimitz yönetmişti! CFR (Council of Foreign Relations) I. Dünya Savaşı sonrası, 1921'de kuruldu.


CFR bir Amerikan kurumu değildir. 



'Güney Afrika Elmas Kraliçesi' olarak ünlenen Cecile Rhodes, Britanya İmparatorluğu'nun dünya egemenliğini sürdürmek için, 1910'larda 'Yuvarlak Masa' toplantıları düzenlemeye başladı.


ABD ve İngiltere'nin üst tabakalarının dünya egemenliğini sürdürme çalışmaları böylece bir eşgüdüme kavuşmuştur. Yuvarlak masa gruplarının düzenleyicisi Cecile Rhodes, çalışmaların sürdürülmesi için bir servet bırakmıştır. Clinton da Rhodes bursuna uygun görülenler arasındadır.


Clinton'un yanısıra Türkiye'ye sık getirilip, 'demokrasi' ve 'ahlak' dersi verdirtilen Elliot Levitas ve NED yöneticilerinden Richard Lugar da Rhodes burslularındandır. CFR'ciler Türkiye'ye geldiler, gördüler, görüştüler, gittiler...


Programı organize eden CFR'ci Ronald Asmus, 'Toplantılarımıza katılanlardan pek çok kişi şimdi ülkelerinde önemli görevler üstlenmiş durumda' dedi.


Nevzat Yalçıntaş Exeter Şatosu'nda beyin fırtınasına neden katıldı?




İngiltere'de bir Exeter Üniversitesi vardır. İngiliz Üniversiteleri arasında 'Kürt Araştırmaları Enstitüsü' olan tek yüksek öğretim kurumudur.


Exeter Üniversitesi'nde ayrıca Arap ve İslâmi Araştırmalar Enstitüsü de bulunuyor! Başında, Abdullah Gül'e fahri doktora unvanı veren Tim Niblock vardır.


İngiliz istihbarat servislerinin yurt dışı görevlere gönderilecek ajanlarının önemli bir bölümü Exeter Üniversitesi'nde eğitim görür.


Ayrıca Arap ve İslâm Dünyası ile Kürtler hakkında uzmanlaşması gereken İngiliz ajanlar da bu üniversitenin hocaları tarafından eğitilir.


Üniversite yayınlarında, Irak'ın kuzeyinden 'Irak Kürdistanı' diye söz edilir. Green Peace (Yeşil Barış) örgütü de Exeter Üniversitesi'nde bir laboratuar sahibidir!


Exeter Üniversitesi'nden mezun olan veya doktorasını burada yapan kişileri, daha sonra özellikle İslâm ülkelerinde önemli ekonomik ve siyasi kuruluşların başında veya devlet görevlerinde görmek mümkündür.


Mesela İslâm Kalkınma Bankası'nın bütün önemli yöneticileri Exeter Üniversitesi'nde yüksek lisans veya doktora yapmıştır!


Tabii buraya gönderilecek öğrencileri de kendi ülkelerindeki 'İslâmi kuruluşlar' seçer!


İngiliz tarihinde kullanılan işkence aletlerinden biri 'Exeter Dükünün Kızı' olarak anılır.


İstanbul Milletvekili Nevzat Yalçıntaş seneler önce İngiliz Dışişleri Bakanlığı'nın kendisini Londra'ya ve güneye Exeter Şatosuna davet ettiğini, burada medyanın demokrasiyi tahrip etmesi üzerine bir beyin fırtınasına katıldığını bir Meclis konuşmasında açıklamıştır.


Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, Exeter Üniversitesi'nde iki yıl eğitim-öğretim görmüştür. Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz da Abdullah Gül'ün bu üniversiteden arkadaşıdır!




Abdullah Gül'ün daha sonra siyasi hayatında kullanacağı özgeçmişe göre Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş ve Prof. Sebahattin Zaim gibi hocalarının teşviki ve sağladıkları Milli Kültür Vakfı bursu ile 1976-1978 yıllarında Fehmi Koru ve Şükrü Karatepe ile birlikte İngiltere'ye gönderilmiştir.




Ancak bu bursun gerçekte Milli Kültür Vakfı Bursu değil, Amerikan Dışişleri Bakanlığı bursu olduğunu Abdullah Gül, Cumhurbaşkanı seçildikten sonra biz ortaya çıkaracaktık. (Son bölümde bu konuyu tekrar ele alacağız.)



Gül, İngiltere'de İslâm ülkelerinde ileride görev alacak olan doktora öğrencileri ile sıkı bir arkadaşlık kurmuştur.


Dönüşte Sebahattin Zaim'in daveti ile Sakarya Üniversitesi'nde görev almıştır. Doktora tezi, 'Türkiye ile İslâm Ülkeleri Arasındaki Ekonomik İlişkilerin Gelişimi' başlığını taşır. Tez hocası ise Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş'tır!


Abdullah Gül, 12 Eylül'den birkaç gün sonra evinden alınıp götürülür ve İstanbul'da Metris Askeri Cezaevi'ne kapatılır!


Çıktıktan bir süre sonra merkezi Cidde'de olan ve 48 İslâm Ülkesinin üye olduğu İslâm Kalkınma Bankası'nda diğer Exeter mezunu arkadaşları ile birlikte ekonomi uzmanı olarak görev alır.


İslâm Konferansı Örgütü Genel Sekreteri Ekmeleddin İhsanoğu, Exeter Üniversitesi'nde doktora sonrası çalışmalar yapmıştır.


Harry Potter serisinin yazarı Joanne Rowling, Exeter Üniversitesi'nde, Fransızca ve klasik edebiyatlar okumuştur!


Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdür Yardımcısı Mustafa Tutulmaz Exeter Üniversitesi'nde kamu yönetimi yüksek lisansı yapmıştır.

Exeter Üniversitesi'nden Prof. Dr. Ian Markham'ın 'Said Nursî'nin başarısı:




‘Hakikat ve Hoşgörü' başlıklı bir makalesi vardır! Yani bu üniversite 'dinler arası diyalog'un kurgulanmasında da vardır. Markham, Exeter'de ilahiyat dalında öğretim görevlisidir.

İçişleri Bakanlığı, birçok kaymakam adayını Milli Güvenlik Akademisi eğitiminden sonra Exeter Üniversitesi'ne göndermiş ve burada dil eğitimi almasını sağlamıştır.Halen Türkiye'de, özellikle Güneydoğu ilçelerinde görev yapan birçok kaymakam ve vali yardımcısı Exeter'de doktora yapmıştır!




Yüksek yargı organlarından da tetkik hakimleri Exeter Üniversitesi'nde yüksek lisans eğitimine gönderilmektedir!

Türkiye Cumhuriyeti'nin Cumhurbaşkanı adayı olan Abdullah Gül, görüldüğü gibi özellikle ABD ve İngiltere'nin derin devleti ile yakın ilişkiler içinde olan bir kişidir.

CFR TALİMATI İLE KAMU YÖNETİMİ REFORMU


CFR, Erdoğan'a yerel yönetimlere özerklik vermesini isteyen bir gizli memorandum göndermişti…





Özerklik, PKK'dan önce CFR'nin talebi!


AKP programına geçen gizli memorandumdaki özerklik talebinin alt yapısı, Ömer Dinçer'in Başbakanlık Müsteşarlığı sırasında hazırlanmaya başlandı. Abdullah Gül, Dinçer'in bakanlığa getirilmesini de onayladı.


Eski Başbakanlık Müsteşarı ve şimdiki Çalışma Bakanı Ömer Dinçer'in 19-21 Mayıs 1995 tarihlerinde Sivas’ta gerçekleştirilen bir sempozyumda yaptığı konuşma çeşitli tartışmalara konu olmuştu.


Dinçer, o konuşmasında önce ekonomi dünyasında başlayan ademi merkezileşme ve toplumun daha alt birimlerine yetki verme temayülünün giderek sosyal ve siyasal hayatta da kendisini gösterdiğinden, böylece devlet yapısının da değişmesi gerektiğinden söz ediyordu.

Dinçer'in bahsettiği 'ademi merkeziyetçi yapı', federasyondur!

Dinçer'e göre Cumhuriyet kavramı da artık geçersizdir:



'Yine başlangıçta kurulurken ortaya atılan cumhuriyet ilkesinin de zayıfladığını ve işlevini kaybettiğini görüyoruz. Halk için ve halk adına yönetim diye tarif edilen Cumhuriyet kavramının aslında artık bizim için çok fazla bir mana ifade etmediğini söylememiz de mümkündür.'

Dinçer, 'Globalleşme ne kadar artarsa İslâmlaşma da o kadar çok artacaktır. Böylelikle varlığını hissettirmeye başlayacaktır. Nitekim hissettirmektedir de.

Öyleyse, Türkiye'nin bu durumu fark ederek, gerekli düzenlemeleri yapması gerekir' diyerek küreselleşmenin ulus devletler üzerinde yok edici olduğunu kabul ediyor ama, asıl direniş gücü olan milliyetçiliği yok sayarak, zayıfladığını, anlamını kaybettiğini ileri sürdü:

| Arslan Bulut

Bu güne değin en çok tıklanılanlar