gerçek yüzü etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
gerçek yüzü etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

5 Temmuz 2018 Perşembe

Süleymancılar soruyor: BOP eşbaşkanı sucukçu Erdoğan gençliğinde at kasabı mıydı? | Mehmet Fahri Sertkaya (video)

akademi dergisi, mehmet fahri sertkaya, video izle, recep tayyip erdoğan, gerçek yüzü, bop projesi, akp'nin gerçek yüzü, süleymancılar cemaati, tarikat, yolsuzluk ve usulsüzlükler,

 Videoyu ok.ru kanalımızdan izleyin...


 

 ''Süleymancılar soruyor: BOP eşbaşkanı sucukçu Erdoğan gençliğinde at kasabı mıydı?'' isimli yayınımızı  soundcloud kanalımızdan dinleyin...


Ayrıca bakınız: Akademi Dergisi'nden Mehmet Fahri Sertkaya'nın ''AK PARTİ, RECEP TAYYİP ERDOĞAN'' ile alakalı bütün sesli yayınları (Oynatma listesi)


Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi

BU YAYINIMIZI SOSYAL AĞLARDA PAYLAŞMAYIN, çünkü CIA SANSÜRLEYECEK ve kimse görmeyecek.

Bizi, gerçek sahibi CIA olan Facebook başta olmak üzere, Amerikan sosyal ağlarının  ve video kanallarının hiçbirinde sağlıklı/sansürsüz/özgür bir şekilde takip edemezsiniz. Senelerdir sansürleniyoruz ve bunu yüzlerce somut teknik delil ile, ayrıca binlerce kişinin şahitliği ile ispat edebiliyoruz. Buradaki yayınlarımızı/videolarımızı da Amerikan sosyal ağları üzerinden yaymayı başaramazsınız.

BİZİ TELEGRAM GRUBUMUZDAN TAKİP ETMELİSİNİZ

Paylaşımlarımızı anında görüp takip etmenin tek sağlıklı yolu Telegram grubumuza üye olmanızdır. WhatsApp'ın da gerçek sahibi CIA'dır ve Telegram, WhatsApp'ın alternatifi olan bir yazılımdır, bize has ve tarafımızdan üretilen bir yazılım değildir. Dünyada, onlarca devlette yüz milyonlarca kişi tarafından güvenle kullanılır. Güncel paylaşımlarımızdan anında haberdar olmak için www.telegram.org adresinden, kullandığınız cihaza uygun olan bir uygulamasını kurup, şuradaki Telegram kanalımıza takipçi olabilirsiniz: http://www.t.me/AkademiDergisi
  

5 Şubat 2018 Pazartesi

Ahmet Şimşirgil rezil olmaya doymuyor. Yine rezil oldu: Olmadık şeyden kahramanlık çıkartacaktı... | Akademi Dergisi

akademi dergisi, Recep Tayyip Erdoğan, vatikan, papa, akp'nin gerçek yüzü, ahmet şimşirgil, gerçek yüzü, vladimir putin, donald trump, FETÖ, siyonizm


AKPKK organize suç, terör ve ihanet örgütüne, gönüllü olarak yardım ve yataklık yapmak için bu güne kadar sayısız kere samimiyetsizlik hatta nifak alameti sergileyen intihalci (eser hırsızı) Profesör Ahmet Şimşirgil, yine şaşırtmadı.

Dinimize, ümmetimize, milletimize, vatanımıza sayısız kere ihanet eden ve dokuz senedir bunları yüzlerce yayınımızda ispatları ile anlattığımız için bize karşılık veremeyen, 15 yaşındaki öğrencileri bile dava ettiği halde bizden davacı da olamayan CIA piyonu Recep Tayyip Erdoğan'ı olmadık şekilde yine kahramanlaştırmak istedi Şimşirgil... 

Alparslan Kuytul'un eşine suikast teşebbüsünde mi bulunuldu? | Akademi Dergisi

akademi dergisi, furkan vakfı, alparslan kuytul, semra kuytul, suikast, Recep Tayyip Erdoğan, gerçek yüzü,

Furkan Vakfı Başkanı Alparslan Kuytul 30 Ocak'ta yapılan operasyonda gözaltına alınmıştı. Alparslan Kuytul’un gözaltındaki işlemleri sürerken, Kuytul’un eşi Semra Kuytul’un ''şüpheli'' bir trafik kazası geçirdiği belirtildi.

Semra Kuytul kazaya ilişkin Twitter hesabından yaptığı açıklamada; ''Benim kapım içe çöktü, camı kırıldı diğer aracın neredeyse yarısı dağıldı buna rağmen oraya o anda gelen bir kişi polisi aramayın dedi. O anda toplanan yaklaşık 10 kişiden kimse ne ambulansı nede 155'i aramadı…'' ifadelerini kullandı.

14 Ocak 2018 Pazar

Çember daralıyor | Süleymancılar, aralarında kalan son AKPKK'lileri de kovuyorlar. | Mehmet Fahri Sertkaya anlatıyor...

akademi dergisi, recep tayyip erdoğan, gerçek yüzü, akp'nin gerçek yüzü, ahmet arif denizolgun, nurettin akman, mehmet fahri sertkaya, şevket tandoğan, süleymancılar,

Videoyu openload kanalımızdan izleyin...


Bu bir telefon görüşmesi kaydından kesittir. Videoda gördüğünüz yayınları/paylaşımları sitelerimizde ve sayfalarımızda bulabilirsiniz. 

15 Temmuz 2017 Cumartesi

15 Temmuz'da sivilleri kim vurdu? Askerler mi, keskin nişancılar mı? | Mehmet Fahri Sertkaya

akademi dergisi, Mehmet Fahri Sertkaya, 15 temmuz darbesi, darbe tiyatrosu, akp'nin gerçek yüzü, hakan fidan, büyük israil projesi, gerçek yüzü, suriye, NATO,

Evet... İşte tam bu karede ve devamında, seri olarak ateş ediyor darbeci(!) askerler. Sanki karşılarındaki insanlara değil de, havada kuşlara ateş ediyorlar. Çünkü namlular hep havaya doğru... Zaten ateş ederlerken görülüyor ki, çok tecrübesiz ve eğitimsiz askerler. Bunlara 25 mt'den hedefe isabet eden atış yapmasını emir etseniz, çoğu isabet edemez. Iskalarlar.


Bu anlardan az sonrasındaki görüntülerde, ateş ettikleri anda, mermiler az ötede asfalta vurup vurup toz/duman çıkartıyorlar. Dikkatle incelendiğinde, çok zor durumda kaldıklarında ayaklara ateş ettikleri ve sadece birkaç kişinin isabet alıp seke seke uzaklaşmak istediği görülüyor.


Keşke, AKPKK suç, terör ve ihanet örgütünün siyasi kadrosunun çağrısı ile sokaklara inen ve ciddi bir kısmı hapçı, tinerci, serseri, şovmen, psikopat olan o tipler de askere değil havaya ve yere sıksaydılar ve teslim olan askerlerin boğazını kesmeseydiler, köprüden atmasaydılar.

Bu şartlarda sivilleri kimlerin vurduğunu mu merak ediyorsunuz? İzleyin:

1- Köprünün ayağındaki çok profesyonel keskin nişancılar: 


Not: AKPKK'ye yardım ve yataklıkta sınır tanımayan hatta aslında AKPKK'ye ait bir kanal olan A Haber'den izleyeceksiniz. Sonraki süreçte AKPKK'nin devlet kurumlarının başına sızmış ve yakın gelecekte vatana ihanetten yargılanacağı kesin olan militanları, resmi açıklamalar ile 'Böyle bir şey yok. Orada keskin nişancılar yoktu. Bunlar şehir efsanesi'' dediler. Aratın, o videoları da bulursunuz. Bunu demek zorundaydılar, çünkü ortada askerlerden bir keskin nişancı yoktu. Yargılama sürecinde işler sarpa saracaktı.

Bir avuç askerle ve de tecrübesiz bir avuç askerle ya da askeri okul öğrencileri ile köprü falan kapatılmazdı. Halk üzerlerine gidiyorsa, orada bir başlarına bırakılmazlar, destek gönderilirdi. Önceden plan yapmış ve gerçekten darbe yapmak isteyen kişiler, oradaki kalabalığı daha toparlanırlarken gaz bombaları ile bile dağıtabilirdi.

Asker, milletini gözünden gerçekten çıkartmışsa, oraya iki helikopter gelip herkesi dağıtabilirdi. Ankara Emniyetinin önüne iki atış yapıldığında, hiç kimse kalmadı... Darmadağın oldular. Orada, köprüde ateş eden keskin nişancılar, ya başında İsrail ile danışıklı dövüştürülerek bir anda ünlü ve kahraman yapılan ama o gün bu gün her yaptığı İsrail'e, NATO'ya, Amerika'ya yarayan Hakan Fidan'ın bulunduğu MİT'in içindeki hain bir kanadın adamlarıydı ya da yine onların Suriye'de, Büyük İsrail projesi gerçekleşsin diye yüzde 80'i sünni müslüman olan Suriye ordusuna karşı kullandığı IŞİD'çi keskin nişancı teröristlerdi ya da bütün bu projelerde kullanılan SADAT'ın adamlarındandı.

2- Siyah transit içindeki, çok sayıda sivili vuran keskin nişancılar da askerler değildi:


3- AKPKK'nin askere aslında ne kadar değer verdiğinin resmidir, Manisa'da defalarca zehirlenen askerlerin, yemeklerini veren AKPKK yandaşı firmanın ettikleri ve askerin yemeğinden bile çalan firma sahibinin AKPKK'li üst seviye siyasetçilerle 'duygusal' bağlantıları. Yine Soma, AKPKK'nin millete ve işçiye ne kadar kıymet verdiğinin resmidir. Mavi Marmara'ya da ilk anlarından itibaren "Danışıklı dövüş. Bu bir tiyatro" derken, tıpkı bu sözde darbeyi afişe ettiğimizdeki gibi tavırlar vardı karşımızda. Gelinen bu noktada, üst seviye bazı eski AKPKK'liler, Mavi Marmara'nın da, Davos'taki One Minute'un da tiyatro ve danışıklı dövüş olduklarını itiraf ettiler. Tekrara gerek yok, bu kadar senedir deşifre edip afişe ettiğimiz bin türlü vahim suç, ihanet, terör ve savaş suçu, vurgun, peşkeş v.s. var.

Bütün bunları, hala dinimizi, değerlerimizi alet ederek müdafaa eden ve 15 Temmuz edebiyatı yapan her kim varsa, bunlar münafığın, karaktersizin önde gidenleridirler. Biz müslümanlar, bunların hiç birini müslüman kabul etmiyoruz.





Bizi, sansürcü Amerikan/Siyonist ağlarından sorunsuz şekilde takip edemezsiniz. Telegram yazılımı kurarak, oradaki Akademi Dergisi grubumuza takipçi olmanız, en doğru davranış olur: www.t.me/AkademiDergisi

Gölge CIA İbrahim Kalın'ın Twitter'dan yaptığı 15 Temmuz şehitleri paylaşımından ne anlamalıyız | Akademi Dergisi

akademi dergisi, mehmet fahri sertkaya, ibrahim kalın, gerçek yüzü, ak parti, cia, 15 temmuz, darbe, darbe tiyatrosu, cüneyt zapsu, recep tayyip erdoğan, içimizdeki israil, sabetayistler,

➥ Kanka! Bu cumhurbaşkanlığı baş danışmanı İbrahim Kalın kimi kastediyor? Kandırılıp köprüye götürülen ve teslim olduğu halde boğazı kesilerek, boğularak ya da köprüden atılarak şehit edilen askerlerimizi ve 'tatbikat var' denilerek tanklarla caddelere salınıp sonra başı boş bırakılan, katledilmeleri için bırakılan ve oyuna geldiğini anlayıp teslim olunca bile katledilen bir avuç askerimizi kastediyor değil mi? Yani benim kafam çok karıştı. 15 Temmuz şehitleri dediği kimler?

➥ Yav oğlum ben sana kaç kere dedim, biraz sosyal medyayı takip et. Bu herife 'Gölge CIA' diyorlar. Stratfor diye bir yer varmış. CIA'nın taşeron kuruluşu mu neymiş. İşte İbrahim Kalın onlardanmış, o yüzden kim olduğu, ne olduğu bilinmediği halde birden Tayyip'in yanına verilmiş ve Tayyip nereye, İbrahim Kalın oraya ayarı çekilmiş. Bunun top sakallı, Masonik sembollü kitapları, gavurların çok saygı duyup itibar ettiği bir tarzda konferanslar vermişliği falan var. Zaten bundan önce Tayyip'in yanına Sabetaycı gizli Yahudi olan, hani şu A101'in sahibi olan Cüneyt Zapsu verilmiş. O da CIA bağlantılı biriymiş. Tayyip'i Tayyip yapan, onu daha belediye başkanlığı zamanından kafa kola alan, kapıları açıp parti kuran, para bulan, basın ve medya desteği bulan, hukuki engellerini inanılmaz bir hızda aştıran, içimizdeki Yahudi holding patronlarını susturup razı eden ve bu oyuna dahil eden, diğer partilerin önde gelen siyasetçilerini, mesela Sabetaycı Deniz Baykal'ı, gizli Ermeni Devlet Bahçeli'yi bu oyuna razı edip kadroya dahil eden de, bu AKPKK projesine razı eden de Cüneyt Zapsu ve çevresiymiş. 

'Gizli başbakan' denilen Zapsu bir vakit gelince iyice deşifre olmuş, rahatsızlık oluşturmuş, Telsim'in Vodafone'a peşkeş çekilmesinde açıkça vahim suçlar işlediği falan da ispat edilip meclis gündemine gelmiş derken, türlü suçları meydana çıkmış ve istemeye istemeye geri çekilmiş. Tutmuş Karay Yahudisi olan Ülker ile ve Sabetaycı Yahudi olan NTV'nin sahibi Şahenkler ile falan ticari ataklara girişmiş. Şimdilerde Akkuyu nükleer santralinde acayip konumlarda, acayip işler yapmakla meşgul. İşte sonra Tayyip'in yanına verilenlerden, iyice yanına yaklaştırılanlardan biri de bu İbrahim Kalın. Sanki bak işte kazık çakmış gibi oraya. Zaten Kürt Yahudisi olup Tayyip'in yanına verilenlerden biri olan Makaracı Egemen Bağış de Beyaz Saray'ın yeminli tercümanıydı. Daha böyle çok bağlantılar var. Hepsi ispatları ile sosyal medyada ve bazı bloglarda var. 

Geçenlerde Melih Gökçek çok gafilce bir hareketle, İbrahim Kalın'ın CIA bağlantısını gözler önüne seren eski bir yayını twitter'dan paylaştı. 1 dk. dolmadan da sildi ama olay oldu. Olay oldu olmasına ama basın ve medya gereğince üzerinde durmadı ve kasten konuyu kapattı. Sosyal medyadan halkta infial oluşuyor, herkes "Bizi kimler yönetiyor" diyordu. Bir anda onlara da ayar çekildi. Kimse ne olduğunu anlamadan bu paylaşımlar kimseye gösterilmez ve yayılmaz oldu. Kontrollü bir şekilde tansiyon düşürüldü ve ardından Sabetaycı Aydın Doğan'ın, Siyonistlerle ortak kurduğu CNN Türk'te, İbrahim Kalın'ın yeni bir türkü okuduğu haberleri yapıldı, adama imaj tazelettiler. Hala da imajını tazeleyip, düzeltip durmak derdinler. 

Anlaşılan o ki; kilit adamlardan biri. Zaten çocuğunun okul taksitlerinin ödenmesi karşılığında, bir iş adamının devletteki işlerini hususi takip ettiğinin ses kayıtları çıktı. Ne soruşturma, ne yargılama yapıldı. Bunlar da Youtube'da hala duruyor. Böyle herifler ne diyorsa, sen tersini anla. Böyle bir herif, AKPKK gibi suç, terör ve ihanet örgütüne dönüşmüş ve her türlü suça ve ihanete bulaşmış bir sözde partiyi ve bunların siyasi kadrosunu kurtarmak için meydanlara inebilecek ve bunu din, iman, vatan, namus kavramları ile özdeşleştirebilecek ve her şeyin oyun olduğunu, darbe falan olmadığını anladığı halde asker katletmeye devam edecek bazı münafıkları şehit ilan ediyor. Zavallı kandırılmış askerlerimizi, hatta askeri okul öğrencilerini de niyazi gösteriyor. Hatta vatan haini gibi gösteriyor. Sen de şu işlere az kafanı çalıştır artık. Bırak oyunları, iddiaları, sevgili işlerini, O ses Türkiye'yi, Yetenek Sizsiniz'i, Diriliş Ertuğrul'u da, memleketin elden gidiyor, bir aklını başına al, gayrete gel artık.


DİKKAT! Bizi, Facebook ve benzeri sansürcü Amerikan/Siyonist sosyal ağlarından sağlıklı şekilde takip etmeniz mümkün değil. Telegram yazılımı kurarak, oradaki Akademi Dergisi grubumuza takipçi olmanız, 
en doğru davranış olur. Telegram Akademi kanalının adresi: www.t.me/AkademiDergisi

8 Temmuz 2017 Cumartesi

Eski Türkiye'de neler vardı neler... Hamd olsun şimdi onlar yok... | Uzun Adam (Remix)

akademi dergisi, mehmet fahri sertkaya, kürdistan, recep tayyip erdoğan, akp'nin gerçek yüzü, akp'nin yalanları, ömer halisdemir, 15 temmuz, darbe tiyatrosu, mavi marmara, masonlar, gizli ermeniler,

Eski Türkiye'de neler vardı neler... Hamd olsun şimdi onlar yok... Yeni Türkiye var... Şimdi birileri çıkar, analar ağlıyor der. Bebekler, hamile kadınlar ceza evlerinde der. Evlatlar can veriyor, şehit oluyor der. Kürdistan kuruluyor, der. Yunan 17 adamızı daha aldı, der. Devletin son kalan kurumları da Katar'a üçbeş kuruş borç karşılığında ipotek edildi, der. Mavi marmara tiyatro çıktı, der. 

15 Temmuz da tiyatro çıktı, der. Ömer Halisdemir Alevi çıktı, der. Meclis havadan bombalanmamış, der. Dinler arası diyalog AK parti ortaklığında bir misyonerlik faaliyetiydi, devlet gücü seferber edildi der. Danışmanlar hep mason, sabetaycı, gizli Ermeni, der. Daha neler neler derler. Hatta biri çıkar, o gün orada miting alanında olan ablalardan bile bazısı şimdi içeridedir, der. Zihninizi bulandırmak isterler. Provokasyonlara kapılmayın. Bakın bakanlarımız seferber olmuşlar, provokasyonlarla savaşıyorlar. Siz de üzerinize düşeni yapın. Azıcık dikkat edin artık yahu... Görmüyor musunuz nasıl insanlık dışı iftiralar atıyorlar, görmüyor musunuz her yer provokasyon...



Dikkat! Gerçek sahibinin CIA olduğu ispat edilmiş olan Facebook ve benzeri Amerikan menşeli sosyal ağlar bizi uzun yıllardır sansürlüyor. Bu yayını paylaşıp, söz konusu sosyal ağlar üzerinde yaymayı, duyurmayı başaramayacaksınız. Ayrıca bu sosyal ağlardaki sayfalarımıza takipçi olduğunuzda, paylaştıklarımızın çoğunu göremeyeceksiniz. Bu, son sekiz senedir bu şekilde. Bu nedenle bizi, Akademi Dergisi'ni ve Mehmet Fahri Sertkaya'yı, farklı konudaki yüzlerce sitelerimizin bütün yayınlarını Telegram kanalımızdan takip etmenizi tavsiye ederiz: www.t.me/AkademiDergisi

(Takipçiler birbirinin isim ve telefon numaralarını bile göremez. Çok güvenli ve huzurlu bir ortamdır.)

2 Temmuz 2017 Pazar

Tayyip Erdoğan: Kadere bak, kimler kimlerle beraber? | Akademi Dergisi

akademi dergisi, mehmet fahri sertkaya, recep tayyip erdoğan, fethullah gülen, FETÖ, büyük israil projesi, bop projesi, gerçek yüzü, akp'nin gerçek yüzü, vatana ihanet,

Bir zamanlar CIA güdümlü Tayyip ile yine CIA güdümlü Fethullah Gülen...


Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi

Dikkat! Gerçek sahibinin CIA olduğu ispat edilmiş olan Facebook ve benzeri Amerikan menşeli sosyal ağlar bizi uzun yıllardır sansürlüyor. Bu yayını paylaşıp, söz konusu sosyal ağlar üzerinde yaymayı, duyurmayı başaramayacaksınız. Ayrıca bu sosyal ağlardaki sayfalarımıza takipçi olduğunuzda, paylaştıklarımızın çoğunu göremeyeceksiniz. Bu, son sekiz senedir bu şekilde. Bu nedenle bizi, Akademi Dergisi'ni ve Mehmet Fahri Sertkaya'yı, farklı konudaki yüzlerce sitelerimizin bütün yayınlarını Telegram kanalımızdan takip etmenizi tavsiye ederiz: www.t.me/AkademiDergisi

(Takipçiler birbirinin isim ve telefon numaralarını bile göremez. Çok güvenli ve huzurlu bir ortamdır.)

21 Haziran 2017 Çarşamba

Yusuf Karadavi, Siyonizmin hizmetinde bir İslamcıdır. Müslümanların muteber gördüğü biri değildir. İslamcılık akımı Siyonist tuzağıdır. | Mehmet Fahri Sertkaya

akademi dergisi, Mehmet Fahri Sertkaya, necmettin erbakan, recep tayyip erdoğan, yusuf el-karadavi, cia, MI6, islamcılık, islamcılar, gerçek yüzü, siyonistler, gizlenen gerçekler,



Sene, 1994...

CIA ve MI6 casusu Yusuf El Karadavi, İslamcı şovmen Necmettin Erbakan, CIA güdümlü Recep Tayyip Erdoğan...


İslamcılığı Siyonistler kurdu. İhvan-ı Müslimin de CIA'nın piyonu (1/2) Kadir Mısıroğlu'nun Seyyid Kutup samimiyetsizliği




İslamcılığı Siyonistler kurdu. İhvan-ı Müslimin de CIA'nın piyonu (2/2) Kadir Mısıroğlu'nun Seyyid Kutup samimiyetsizliği


Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi


 Dikkat!  Gerçek sahibinin CIA olduğu ispat edilmiş olan Facebook ve benzeri Amerikan menşeli sosyal ağlar bizi uzun yıllardır sansürlüyor. Bu yayını paylaşıp, söz konusu sosyal ağlar üzerinde yaymayı, duyurmayı başaramayacaksınız. Ayrıca bu sosyal ağlardaki sayfalarımıza takipçi olduğunuzda, paylaştıklarımızın çoğunu göremeyeceksiniz. Bu, son sekiz senedir bu şekilde. Bu nedenle bizi, Akademi Dergisi'ni ve Mehmet Fahri Sertkaya'yı, farklı konudaki yüzlerce sitelerimizin bütün yayınlarını Telegram kanalımızdan takip etmenizi tavsiye ederiz: www.t.me/AkademiDergisi 

(Takipçiler birbirinin isim ve telefon numaralarını bile göremez. Çok güvenli ve huzurlu bir ortamdır.)

23 Mayıs 2017 Salı

Sabetaycı gizli Yahudiler neden İlahiyat Fakültesi yaptırır: RTE İlahiyat fakültesi de ilim diye sapıklık yayıyor | Mehmet Fahri Sertkaya

Sabetaycı gizli Yahudi Doğuş Grubu (Ferit Şahenk) tarafından yaptırılan RTEÜ İlahiyat Fakültesi'nde ilim diye sapıklık yayan Namık Kemal Okumuş...
Akıl alır gibi değil... Allah, bunların şerrinden muhafaza eylesin. 


Sapıklık boylarını aşmış...




Resmini gördüğünüz bu herif, bir doçent doktor olmasına rağmen, RTE üniversitesi İlahiyat fakültesindeki bu günkü (23 Mayıs 2017) dersinde, 


➥ Ayetle sabit olan öşür (toprak mahsulleri) vergisini, Osmanlı Devletinin uydurduğu bir toprak vergisi olarak anlattı. En temel seviyede ilim tahsili yapmış ya da tarih okumuş birinin bile, mesela Süleymancılar cemaatinden okuyup temel seviyede hoca olmuş birinin bile, bu doçentin bu palavrasına/iddiasına gülmekten karnı çatlayabilir. 

➥ Ama orada da durmadı bu nasıl doçent doktor olduğu anlaşılamayan şahıs ve Süleymanlılar cemaatinin ona göre uydurma bir vergi olan öşür ile hala halkı sömürdüğü iftirasını attı. Sadece yurt içinde, kimi gökdelen olan, kimisi kocaman bir bina olan, kimisi tek başına binlerce talebe barındıran içinde sağlık ocağından düğün salonuna kadar her bir şeyi olan binlerce kurs ve yurdun maliyetlerinin nasıl karşılandığını ve her sene Süleymancılar cemaatinin yüz binlerce talebesinin/mezunun ihtiyaçlarının nasıl karşılandığını ise saçının ucuna bile takmadı utanmaz ve Allah'tan korkmaz herif...

➥ Hızını yine alamadı ve Hanefi müçtehitlerinin içtihadına dayanan iskat-ı salat ile dalgasını geçti. Bakın tenkit falan etmedi, açıkça dalga geçti, bunun da Süleymancı uydurması olduğu gibi bir hava ile, başta Süleymancılar cemaati olmak üzere cemaat ve tarikatlar tarafından halkı soymanın taktiklerinden başka bir şey olmadığı iftirasını attı. Bu kadar cahillik, bu kadar seviyesizlik, bu kadar alaycılık düşman başına... Zaten bu kadarı, ancak kalbinde bir hastalık olandan, bu dine düşman olandan, kastı olandan beklenir. Hiçbir Müslüman, bu dereceye cahillik ile, aldanarak gelemez, şayet akıl sağlığı yerinde ise...

25 Nisan 2017 Salı

'Sarraf'ın Türkiye'de üst düzey hükumet yetkilileriyle çalıştığını kanıtlayacağız' | Akademi Dergisi

akademi dergisi, mehmet fahri sertkaya, rıza sarraf, recep tayyip erdoğan, gerçek yüzü, iran, yolsuzluk ve usulsüzlükler, michael mukasey, hukuk, adalet,

ABD'de tutuklu olarak yargılanan işadamı Rıza Sarraf, dün New York'ta çıktığı duruşmada hakkındaki 'İran yaptırımlarını ihlal etme' suçlamalarını bir kez daha reddetti. Savcılık makamını temsilen konuşan Dennis Lockhard "Sarraf'ın ve işbirlikçilerinin hem İran hem de Türkiye'de üst düzey hükumet yetkilileriyle çalıştığını kanıtlayacağız" dedi.

New York Güney Bölge Savcılığı'nın odağındaysa Sarraf'ın avukatları vardı.

Savcılık makamını temsilen konuşan Dennis Lockhard, Sarraf'ın işlediği iddia edilen suçların 'ABD'nin ulusal güvenliğinin tehlikeye atılması' anlamına geldiğini ifade ederek, tutuklu işadamının avukatları eski New York Valisi Rudolph Giuliani ile eski Adalet Bakanı Michael Mukasey'in müvekkillerinin işlediği suçları olduğundan küçükmüş gibi göstermeye çalıştığını söyledi.

BBC Türkçe'nin haberine göre, Lockhard, "Mukasey ve Giuliani, Sarraf'a yöneltilen suçlamalarda nükleer teknoloji transferi ya da silah ticaretinin söz konusu olmadığını söylüyorlar. Oysa İran Devrim Muhafızları, yaptırım kapsamındaki İran bankaları ve Tahran yönetimi Sarraf sayesinde uluslararası finansal sisteme erişim sağlayabiliyordu" diye konuştu.

Lockhard, hakim Richard M. Berman'a "Sarraf'ın ve işbirlikçilerinin hem İran hem de Türkiye'de üst düzey hükumet ve banka yetkilileriyle birlikte çalıştığını, İran'ın o dönemdeki Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinecad'a bizzat mektup yazarak yardımcı olmak istediğini kanıtlayacağız" dedi.

'AVUKATLAR DAVAYI BULANDIRMAYA ÇALIŞTILAR'

Lockhard ayrıca Giuliani ve Mukasey'in Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'la da görüşme talebinde bulunduğunu ifade ederek, "Bunun basına sızdırıldığını iddia ederek davayı bulandırmaya çalıştılar. Halbuki açıklama yeminli ifadelerindeydi" dedi.

Giuliani ve Mukasey mahkemeye sundukları ifadede "ABD ve Türkiye'deki üst düzey yetkililer ABD'nin güvenliğini güçlendirecek bir uzlaşmaya sıcak bakıyor" demişlerdi.

Giuliani aynı ifadede ayrıca Türkiye'deki temasları sırasında Cumhurbaşkanı Erdoğan'la da görüştüğünü söyleyerek, uzlaşı için zemin arayışında olduğunu belirtmişti.

Giuliani'nin hukuk danışmanlık şirketinin Türkiye hükumetinin avukatlığını üstlendiğini hatırlatan Lockhard ise, bu durumun Sarraf davasında çıkar çatışması yarattığını vurguladı.

Rıza sarraf'ın avukatlarından Ben Brafman savcılık makamının açıklamalarına yanıt vermezken "Sessizliğimin Lockhard'ın sözlerine katıldığım anlamına gelmesini istemiyorum" demekle yetindi.

ABD'de gözaltına alınıp tutukalan Halkbank Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Hakan Atilla da Rıza sarraf'la birlikte duruşmadaydı.

Mahkemenin Sarraf'ın avukatları Giuliani ve Mukasey'e Atilla'nın davasına da müdahil olup olmayacaklarını sorması üzerine iki avukat konuya ilerleyen günlerde karar vereceklerini, Halkbank Genel Müdür Yardımcısı Atilla'nın kefaletle serbest bırakılması talebini hazırladıklarını söylediler.

24 Nisan 2017 Pazartesi

'Geriye ya iç savaş ya da onun öldürülmesi kalıyor.' | Akademi Dergisi

akademi dergisi, mehmet fahri sertkaya, philippe moreau defarges, anadolu ajansı, recep tayyip erdoğan, iç savaş, cumhur başkanı, tercüman gazetesi, gerçek yüzü, mossad,

Fransız siyaset bilimci Philippe Moreau Defarges, bir Fransa kanalında, MOSSAD'a çalıştığı ispat edilen sahte diplomalı sözde Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile ilgili konuşarak, "O zaman geriye ya iç savaş ya da bunu söylemek zor ama onun öldürülmesi kalıyor" dedi.

Fransız siyaset bilimci Philippe Moreau Defarges, ekonomi kanalı BFM Business'de katıldığı bir programda, eşek etinden sucuk yapıp satarken suç üstü yakalanıp Tercüman gazetesine fotoğrafı ile birlikte manşet haber olduğu iddia edilen ve hayatı skandallarla dolu olan sahte diplomalı sözde Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan hakkında açıklamada bulundu.

Fransız haber ve ekonomi kanalı BFM Business tarafından yayınlanan "Dünyada 7 Gün" isimli programa konuk olan Fransa Uluslararası İlişkiler Enstitüsü (IFRI) siyaset bilimi uzmanı Philippe Moreau Defarges, Türkiye'nin Avrupa Birliği (AB) üyeliğinin mümkün olmayacağını, üyelikle ilgili bir anlaşma imzalansa bile 27 üye ülkeden her birinin bunu onaylaması gerektiğini söyledi.

'GERİYE YA İÇ SAVAŞ YA DA...'

Anadolu Ajansı'nın aktardığı habere göre, Defarges, "Türkiye'deki halk oylaması hakkında da referandum sonuçlarına itiraz edilmesi için hukuki yolların kapandığını savunarak itirazların sonuçsuz kalacağını" ifade etti. "Türkiye'de bir tıkanıklığın olduğunu" söyleyen Defarges, "O zaman geriye ya iç savaş ya da bunu söylemek zor ama onun (Erdoğan) öldürülmesi kalıyor" dedi.

Sunucunun "Bir cinayeti meşru gösteremezsiniz" şeklindeki itirazına Defarges, "bu yöntemin ve tartışmalarının yüzyıllardan beri sürdüğünü, büyük dinlerde bile bu yönde tartışmaların yaşandığını" savundu.

18 Nisan 2017 Salı

Hayrullah Karadeniz, utanmaz ve terbiyesiz bir müfteriden başka bir şey değildir. | Mehmet Fahri Sertkaya

akademi dergisi, cemaat, cübbeli ahmet hoca, hayrullah karadeniz, mehmet emre, Mehmet Fahri Sertkaya, münafık, salim dağ, süleymancılar, şizofreni, tarikat,

Bak Hayrullah;




 1-  O derginin adı Genç Akademi idi. Bu Akademi Dergisi'nin onunla uzaktan yakından alakası, bağı, bağlantısı yok. O Genç Akademi ekibinin de Akademi'yi tasvip ettiği yok. Bir kere bize selam verdikleri, destek oldukları, en azından gönülleri ve duaları ile yanımızda olduklarını ifade ettikleri bile yok. Bir aracı şahıs ile olsun, bize böyle bir bilgi geçtikleri yok. Bunlar bizi tasvip etselerdi, kendimizi uzun uzun yoklardık, ''Biz nerede, nasıl bir büyük hata ve samimiyetsizlik yapıyoruz ki böyle bir ekip bizi tasvip ediyor?'' derdik. 



Genç Akademi'nin, hatta UFUK'un ve benzerlerinin, öyle aman aman bir kalitesi, ciddiyeti ve samimiyeti de yoktu. UFUK'un kadrosunun çoğu, sonradan senin gibi cemaatten kovuldular. Mehmet Emre bile... Bu hususları daha önce uzunca izah etmiştim. Geçmişte çıkan gazetelerin ve dergilerin hiçbiri cemaatin resmi yayın organı değildi ve bir bütün olarak tasvip edilmiş değillerdi. 

15 Nisan 2017 Cumartesi

Erdoğan ve Hükumet üyeleri hakkında vatana ihanetten suç duyurusu | Akademi Dergisi

akademi dergisi, akp'nin gerçek yüzü, akp'nin ihanetleri, Büyük Ortadoğu Projesi (BOP), gerçek yüzü, mehmet fahri sertkaya, recep tayyip erdoğan, tbmm, vatana ihanet, yargı,

MSB ESKİ GENEL SEKRETERİ ÜMİT YALIM MECLİS'E DİLEKÇE VERDİ

EGE'de Yunan işgaline gözyuman AKPKK Hükümet üyeleri ve sahte dilomalı gayri resmi Cumhurbaşkanı Erdoğan hakkında VATANA İHANET SUÇUNDAN soruşturma açılmasını talep etti. 

İŞTE O DİLEKÇE:

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA
ANKARA 

1. GENEL DURUM:

➥ "Misâk-ı Milli ve Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde bulunan 18 Türk Adası ve 1 Türk Kayalığı 2004 yılından beri Yunan işgali altındadır. İzmir, Aydın ve Muğla il sınırları içinde bulunan vatan topraklarında, 13 yıldır Yunan bayrağı dalgalanıyor ve Yunan askerleri elini kolunu sallayarak dolaşıyor. Adalarımıza Yunan askerleri ile birlikte silah ve mühimmat yığınağı yapılmış, uçaksavar ve top gibi ağır silahlar yerleştirilerek top namluları Türkiye’ye yönlendirilmiştir. Türk adaları Yunan ordusunun ileri karakolu haline dönüştürülmüş ve Türkiye Cumhuriyeti, Erdoğan ve AKP Hükümetleri eliyle Ege Denizi’nde soyutlanarak Anadolu’ya hapsedilmiştir. 

"EGEMENLİK YUNAN'LA PAYLAŞILIYOR"

Devletin birliği ve tekliği ortadan kalkmış, otorite Yunanistan ile paylaşılarak, Türkiye’nin batısında ikili devlet düzenine geçilmiştir. İzmir, Aydın ve Muğla illerimiz birisi Türk diğeri Yunan olmak üzere ikişer vali ve ikişer belediye başkanı tarafından yönetiliyor. Türkiye Cumhuriyeti, Erdoğan ve AKP Hükümetleri döneminde, tarihinin ilk ve en büyük toprak kaybını yaşamış, Anayasanın 3.Maddesi fiilen değiştirilmiş ve Türkiye batıdan bölünmüştür. Bazı milletvekillerinin, “ilk 4 maddenin değiştirilmesine asla müsaade etmeyiz” söylemleri içi boş söylemlerdir. Türkiye zaten bölünmüş ve toprak bütünlüğü kalmamıştır. 

"TÜRK TOPRAĞINA PASAPORTLA GİRİLİYOR"

Binali Yıldırım bile 2015 yılında, kendi seçim bölgesindeki İzmir Koyun Adası’na, yani Türk toprağına, Türk bayrağını saklayarak ve teknesine Yunan bayrağı çekerek pasaportla girebilmiştir. Binali Yıldırım’ın, Yunan bayrağı ve pasaportla girdiği İzmir Koyun Adasına, Yunan Savunma Bakanı ve Komuta kademesi, elini kolunu sallayarak, pasaportsuz giriyor.

"PATRİKHANE DEVREDE"

İşgal edilen adalarımıza, Tayyip Erdoğan ve AKP Hükümetlerinin himayesinde çok sayıda kilise inşa edilmiş. Kilisenin papazlarını İstanbul Fener Rum Patrikhanesi atıyor. Vatan toprakları çan sesleri ile inim inim inliyor. Adalarda bir tek cami bile yok, ezan sesi hiç yok! 

Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu meclisi TBMM, İstiklâl Savaşını yönetmiş ve Anadolu’yu işgal eden Yunan ordusunu İzmir’de denize dökmüştür. Hâlihazırdaki TBMM ise Anadolu Yarımadası’nın doğal uzantısı olan Ege ve Akdeniz’deki adalarımızın işgaline seyirci kalmış, işgal ile ilgili olarak bir kez bile genel görüşme yapmamıştır. 

"YUNAN İŞGALİNE GÖZYUMDULAR"




Konu ile ilgili olarak CHP ve MHP Milletvekilleri tarafından AKP Hükümetine çok sayıda yazılı soru önergesi verilmiştir. Dışişleri ve Savunma Bakanlarının verdiği cevaplarda, hayal ürünü ve baştan savma açıklamalar yapılmakla birlikte işgal kabul etmiştir. 

TBMM Genel Kurulu’nun 26 Mart 2015 tarihli toplantısında, dönemin Savunma Bakanı İsmet Yılmaz tarafından, anılan adaların Lozan ve Paris Antlaşmalarına göre hukuken Türkiye’ye ait olduğu belirtilmiş ve adaların fiili olarak Yunan işgali altında olduğu da itiraf edilmiştir. Bu itiraf, TBMM tutanaklarına geçirilmiş ve basında haber olarak yer almıştır.

TBMM’nin, Irak ve Suriye’nin toprak bütünlüğünü korumak için Türk Silahlı Kuvvetleri’ni sınır ötesine gönderip savaşa sokarken, Türkiye’nin toprak bütünlüğünü korumak ve Yunan askerini topraklarımızdan atmak için hiçbir girişimde bulunmaması asla kabul edilemez.

2. İŞGAL VE İHANETİN ORTAYA ÇIKMASI:

➥ "Kamuoyundan büyük bir ustalıkla saklanan işgal, bir Yunan askeri helikopterinin 31 Aralık 2008’de Türk hava sahasını ihlal etmesi ve Aydın Bulamaç Adası’na iniş yapması üzerine ortaya çıkmıştır. Gen

elkurmay Başkanlığı’nda, 2009 yılının başında yapılan toplantıda bir diplomat tarafından, adaların AKP hükümetinin bilgisi dahilinde işgal edildiği itiraf edilmiştir. 

Anılan diplomatın kimliği, 06 Ekim 2016’da, Sn. Ümit Özdağ ile TBMM’de, ortaklaşa yaptığımız basın toplantısında tarafımdan açıklanmıştır. Bu açıklama TRT ve Anadolu Ajansı muhabirleri tarafından kamera ile kayıt altına alınmıştır. 

"TÜRK TOPRAĞINI TERK ETMEK VATANA İHANETTİR"




Erdoğan ve AKP Hükümetleri tarafından işgalin önlenmesi için TSK’ya Hükümet direktifi verilmemiş ayrıca adaların boşaltılması için Yunanistan’a da bir tek nota verilmemiştir. Verilen somut örneklerden anlaşılacağı üzere 18 Türk Adası ve 1 Türk Kayalığı, yani Türk Milletinin namusu vatan toprakları, Erdoğan ve AKP Hükümetleri tarafından alenen Yunan askerine teslim edilmiştir.

Adalarımızda Yunan bayrağı dalgalanmasından ve Yunan askerlerinin dolaşmasından, muhalif basın ile birlikte Erdoğan’a destek veren Akit ve TRT gibi basın yayın kuruluşları da rahatsız olmuş ve konuyu manşetlere taşımıştır.

3. ERDOĞAN KENDİ DÖNEMİNDE VERİLEN ADALARI LOZAN’A YÜKLEMEYE ÇALIŞIYOR:

➥ "Erdoğan’ın, “1920’de Sevr’i gösterdiler, 1923’de bizi Lozan’a ikna ettiler. Birileri bize Lozan’ı zafer diye yutturmaya çalıştı. Bağırsan sesimizin duyulacağı adaları verdik. Burnumuzun dibindeki adaları verdik” gibi söylemleri gerçeklerle bağdaşmıyor.

Erdoğan bu ve benzeri söylemlerle kendi döneminde verilen 18 Ada ve 1 Kayalığın sorumluluğunu Lozan’a yüklemeye çalışıyor. Ayrıca bazı marjinal gruplar tarafından 18 Türk Adası ve 1 Türk Kayalığının Lozan’da verildiği iddia edilerek kara propaganda yapılıyor ve kamuoyu yanıltılmaya çalışıyor. 

Ancak Erdoğan ve marjinal gruplar akıntıya karşı kürek çekiyor. Çünkü 1923 Lozan Antlaşması ile ada verilmedi.

Osmanlı Devleti, 17 - 30 Mayıs 1913 tarihli Londra Antlaşması, 1 - 14 Kasım 1913 tarihli Atina Antlaşması ve 13 Şubat 1914 tarihinde Yunan Hükümetine tebliğ edilen karar ile Taşoz- Ahikerya adaları arasında bulunan toplan 9 adanın egemenliğini Yunanistan’a devretti. Lozan Antlaşması’nın 12. Maddesi ile daha önce yapılan egemenlik devri teyit edildi.

İtalya ile Osmanlı Devleti arasında imzalanan Uşi Antlaşması’nda Onikiada’nın Osmanlı İmparatorluğu’na geri verilmesi öngörülmüş olmasına rağmen Balkan Savaşı’nın çıkması üzerine bu devir gerçekleşmedi. Yunanistan’ın Balkan Savaşı sırasında Kuzey Ege bölgesindeki adaları işgal etmesi ve Osmanlı Devleti’nin elinde adaları savunacak yeterli deniz gücünün bulunmaması nedeniyle Oniki Ada üzerindeki İtalyan işgali devam etti.

Osmanlı Devleti’nin Almanya ile birlikte Birinci Dünya Savaşı’na girmesinden bir yıl sonra İngiltere, Fransa, Rusya ve İtalya arasında 26 Nisan 1915’de Londra Antlaşması imzalandı. Antlaşmanın 8. Maddesi ile İtalya’nın işgali altında bulunan Onikiada’nın egemenlik hakkı İtalya’ya verildi.

"ADALAR LOZAN'DA TERK EDİLMEDİ"

İtalya, 21 Ağustos 1915’de Osmanlı İmparatorluğu’na savaş açtı. 22 Ağustos’ta da Uşi Antlaşmasını feshettiğini ve Onikiada’yı ilhak ettiğini ilan etti. Birçok cephede savaşan Osmanlı Devleti, Oniki Ada’nın ilhakını engelleyemedi. Türkiye, Lozan Antlaşması’nın 15. Maddesi ile İtalya’nın işgali altında olan Onikiada üzerindeki haklarından İtalya yararına vazgeçti. Verilen somut örnek ve belgelerden anlaşılacağı üzere 1923 Lozan Antlaşması ile ada verilmedi, daha önce Osmanlı İmparatorluğu döneminde verilen adalar teyit edildi.

1923 Lozan Antlaşmasının 15. maddesine ek olarak konulan 2 no.lu haritada, İtalya’ya verilen toplam 14 adanın isimlerinin altı kırmızı çizgi ile çizilmiştir.

"TÜRK ADALARI RESMEN YUNAN'A VERİLDİ"

Erdoğan, Lozan Antlaşmasında verilmeyen ve haritada altı kırmızı çizgi ile çizilmeyen 18 Türk Adası ve 1 Türk Kayalığını 2004 yılında alenen Yunanistan’a vermiştir.

AKP Hükümeti adına Dışişleri Bakanlığı’ndan zaman zaman yapılan açıklamalarda, “adaların hukuki statüsünde değişiklik yoktur” denilerek işgal inkâr ediliyor. Vatan topraklarında Yunan bayrağı dalgalanırken ve Yunan askerleri elini kolunu sallayarak dolaşırken Dışişleri Bakanlığı’nın açıklamasının yalan olduğu açıkça görülüyor. 

15 Mayıs 1919’da Yunan askeri İzmir’i işgal ettiğinde de İstanbul Hükümeti “işgal yok” demişti. Ayrıca eski Savunma Bakanı İsmet Yılmaz, 26 Mart 2015’de TBMM’de yapılan toplantıda, adaların fiili olarak Yunan işgali altında olduğunu itiraf etmişti. 

4. DENİZ SINIRI VE BAĞLI, BİTİŞİK KAVRAMLARI ÜZERİNDEN YANILTMA ÇABALARI 

Dışişleri Bakanlığı, “Ege Denizi’nde uluslararası antlaşmalarla belirlenmiş deniz sınırı yoktur” tezine sığınarak kamuoyunu yanıltmaya çalışıyor. 1923 Lozan Antlaşması’nın imzalandığı dönemde karasuları 3 mil olarak kabul ediliyordu. Türkiye, 1930 Lahey Kodifikasyon Konferansı’nda karasularını 6 mil olarak benimsemiştir. 

Yunanistan’da 1936 yılında karasularını 6 mil olarak kabul etmiştir. Karasularının 6 mil olarak kabul edilmesinden sonra 1939’da İngiltere tarafından yayınlanan haritada 12 Ada deniz sınırları çizgi ile gösterilmiş ve çizgi dışındaki bölgenin Türk bölgesi olduğu belirtilmiştir.

Lozan Antlaşmasına taraf olan İngiltere’nin 1939’da yayınladığı haritada, işgal altında olan adalarımızın 12 Ada deniz sınırlarının dışında ve Türkiye’nin egemenliği altında olduğu açıkça gösterilmiştir.

"RESMİ HARİTALAR BU ADALARA TÜRK DİYOR"

1947 Paris Antlaşması ile 12 Adanın egemenliği İtalya’dan alınarak Yunanistan’a devredildi. Paris Antlaşmasına taraf olan Amerika’nın 1957’de yayınladığı haritada da işgal altında olan adalarımızın 12 Ada deniz sınırlarının dışında ve Türkiye’nin egemenliği altında olduğu açıkça gösterilmiştir. Ege Denizi’ndeki deniz sınırları 6 mil esasına göre hesaplanmakta olup ayrıca uluslararası antlaşmaya gerek yoktur.

Dışişleri Bakanlığı Lozan Antlaşması’nın 15. Maddesindeki bağlı adacıklar ve Paris Antlaşması’nın 14. Maddesindeki bitişik adacıklar ifadesine sığınarak hâlihazırda işgal altında olan adaların 12 Ada’ya bağlı adacıklar olduğu tezini savunuyor. İşgal altında olan adaların en küçüğü İstanbul’daki Büyükada büyüklüğündedir. Bir kısmı da Büyükada’nın 3-5 misli büyüklükte olup adacık değildir. 

Eşek Adası’nın Batnoz Adası’na olan mesafesi 18 mil, Lipso Adası’na olan mesafesi 12 mildir. Bulamaç Adası’nın Lipso Adası’na olan mesafesi 14 mil, İleriye Adası’na olan mesafesi 13 mildir. Görüldüğü üzere işgal altında olan adalarımız 12 Ada’ya bağlı ya da bitişik adacık değildir."

5. İŞGAL ALTINDA OLAN ADALAR, MİLLİ HARİTALARA GÖRE DE TÜRK EGEMENLİĞİNDEDİR :


Genelkurmay Başkanlığı, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı, M.S.B. Harita Genel Komutanlığı ve Dışişleri Bakanlığı’ndaki milli haritalarda da işgal altında olan 18 Ada ve 1 Kayalığın Türkiye Cumhuriyeti’ne ait olduğu açıkça gösterilmiştir. 

Anılan kurumlardaki milli haritalar esas alınarak hazırlanan bir harita 2004 yılında yayınlandı. 

Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu’nun raportörlüğünde, Genelkurmay Başkanlığı Yunanistan Kıbrıs Dairesi’nde Bilimsel Danışman olarak görev yapan Prof. Dr. Sertaç Hami Başeren tarafından hazırlanan harita Türk Tarih Kurumu tarafından yayınlandı. Haritada, tarihi gelişim süreci içinde Yunanistan’a devredilmeyen ada, adacık ve kayalıkların Türk egemenliğinde olduğu gösterilmiştir. 

Anılan haritaya göre de işgal altında olan adaların Türkiye Cumhuriyeti’ne ait olduğu açıkça gösterilmiştir.

6. AVRUPA BİRLİĞİ VE YUNAN BÜYÜKELÇİSİ İŞGALİ KABUL ETTİ :

Eski Milli Savunma Bakanı Sn. Barlas Doğu’nun imzasıyla AB Türkiye Delegasyonu, AB Frontex Ajansı ve Letonya Büyükelçiliği’ne birer mektup gönderildi. Mektupta, Aydın Eşek Adası’nın Yunan işgali altında olduğu belirtilerek adada görevli olan AB Frontex-Letonya Sahil Güvenlik Botlarının geri çekilmesi talep edildi. AB Delegasyonu mektuba resmi cevap vermemiş ancak Temmuz 2015 itibarıyla Aydın Eşek Adası’ndaki FRONTEX Sahil Güvenlik Botlarını geri çekmiştir. Böylece AB’de işgali kabul etmiştir.

Yunan Büyükelçi Loukakis ile 02 Haziran 2016’da, CHP Genel Merkezinde yapılan toplantıda, Büyükelçi adaların Yunanistan’a ait olduğunu savunamamış, işgali kabul etmek zorunda kalmıştır.

7. EGE DENİZİ’NDE SEVR ANTLAŞMASI UYGULANIYOR :

➥ Yunanistan, Ege Denizi’ndeki adalarımızda vergi topluyor. 

➥ Yunanistan, Ege Denizi Türk karasularında tekne ile dolaşan vatandaşlarımızı öldürüyor, tutukluyor ve yargılıyor. Erdoğan ve AKP Hükümetleri Yunanistan’a müzik notası bile veremiyor.

➥ Yunan Kara Kuvvetleri Türk topraklarında tatbikat yapıyor.

➥ Yunan Deniz Kuvvetleri Türk karasularında tatbikat yapıyor.

➥ Yunan Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri uçak ve helikopterleri Türk hava sahasında uçuyor.

➥ Yunan Cumhurbaşkanı, Savunma Bakanı, Genelkurmay Başkanı ve Kuvvet Komutanları ile Yunan askerleri ve Yunan vatandaşları, Ege’de işgal edilen Türk adalarına elini kolunu sallayarak ve pasaportsuz giriş ve çıkış yapıyor.

➥ Türk vatandaşları ise Ege’de işgal edilen Türk adalarına pasaportla giriş yapıyor.

➥ Başbakan Binali Yıldırım, İzmir Koyun Adası’na Yunan polisi ve gümrük kontrolünden geçtikten sonra pasaportla giriş yapıyor. Ege Denizi’nde Sevr Antlaşması uygulanıyor.

Bir gün öncesinden kamuoyuna duyuru yapılmasına rağmen Yunan Cumhurbaşkanı Pavlopoulos hiçbir engelle karşılaşmadan 07 Mart 2017’de Muğla Keçi Adası’na geldi.

8. ERDOĞAN SUÇLAMALARI ZIMNEN VE HUKUKEN KABUL ETTİ :

Görsel ve yazılı basın üzerinden, Tayyip Erdoğan’ın TCK 302’de tanımlanan vatana ihanet ve TMK (Terörle Mücadele Kanunu) 3’de tanımlanan terör suçu işlediğini defalarca beyan ettim. 

Erdoğan yapmış olduğum suçlamalara karşı cevap vermemiş, verememiş, vermesi de mümkün değildir. Çünkü her şeyin belgesi var. Erdoğan’a son olarak 18 Mart 2017’ye kadar süre vererek 18 Ada ve 1 Kayalığı hangi gerekçe ile Yunan askerine teslim ettiğini sordum. Erdoğan, suçlamalara karşı sessiz kalmak ve sorulara cevap vermemek suretiyle vatana ihanet ettiğini ve terör suçu işlediğini zımnen ve hukuken kabul etmiştir.

Zımni ve hukuki kabul nedeniyle, bundan sonra Tayyip Erdoğan’a yönelik olarak vatana ihanet ile ilgili sıfatların söylenmesi, TCK 299 ve TCK 125 kapsamında dava konusu yapılamaz. Çünkü Erdoğan anılan suçları Başbakanlığı döneminde işledi ve suçlamaları kabul etti.

Türk Milletinin namusu vatan topraklarının Yunan askerine teslim edildiği 2011 Yılından beri tam 6 yıldır görsel ve yazılı basında gündeme gelmesine rağmen Cumhuriyet Savcıları tarafından konu ile ilgili soruşturma açılmamıştır. Konunun muhatabı olan İstanbul, Ankara, İzmir, Aydın ve Muğla Cumhuriyet Savcıları soruşturma açmamak suretiyle Anayasanın 10. Maddesinde tanımlanan “kanun önünde eşitlik” ilkesini ihlal etmiştir. TCK 309’da tanımlanan Anayasayı ihlal suçu, TMK 3’e göre terör suçudur. 

9. ERDOĞAN VE AKP HÜKÜMETLERİNİN YAPTIKLARI YAPACAKLARININ GARANTİSİDİR :

Türkiye Cumhuriyeti’nin tasfiyesi hızla devam ediyor. Türk Milletinin namusu vatan toprakları Yunan askerine teslim edildi. Vatan topraklarını geri alacak olan TSK, Ergenekon, Balyoz v.b. kumpas davaları ile tasfiye edildi. Türkiye batıdan bölündü ve toprak kaybetti.

Şimdi sırada Doğu ve Güneydoğu Anadolu’daki vatan topraklarımızın BOP Projesi kapsamında İsrail askerlerine teslim edilmesi projesi var.

Erdoğan ve AKP Hükümetleri, 18 Türk Adası ve 1 Türk Kayalığını Yunan askerine teslim ederken Türk toplumu farkına bile varmadı. Şimdi de 18 maddelik Anayasa değişikliği ile Doğu ve Güneydoğu’daki vatan topraklarının İsrail askerine teslim edilmesinin önü açılıyor. Erdoğan ve AKP Hükümetlerinin yaptıkları yapacaklarının garantisidir.

10. SONUÇ VE TEKLİFLER :

Mevcut durum itibarıyla 18 Türk Adası ve 1 Türk Kayalığı yani Türk Milletinin namusu vatan toprakları Yunan askerine teslim edilmiş, Türkiye Cumhuriyeti batıdan bölünmüş ve Anayasanın 3.Maddesi fiilen değiştirilmiştir. 

Erdoğan ve AKP Hükümetleri döneminde, Cumhuriyet tarihinin ilk ve en büyük toprak kaybı yaşanmıştır. Osmanlı Devleti Sevr Antlaşması’nın 132. Maddesi ile Ege Adaları üzerindeki tüm haklarından vazgeçmesine yol açan genel bir feragat hükmünü kabul etmişti. 

Sevr Antlaşmasını imzalayanlar ve Saltanat Şûrasında antlaşma hakkında olumlu oy kullananlar Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından 19 Ağustos 1920’de vatan haini ilan edildi. Sevr Antlaşması TBMM’nin kuvvetli iradesi ve İstiklâl Savaşı sayesinde uygulanmadı. 

Ancak yıllar sonra Erdoğan ve AKP Hükümetleri tarafından Ege Denizi’nde Sevr Antlaşması uygulanmaya başladı. Sevr Antlaşmasını imzalayanları vatan haini ilan eden TBMM, 2004’den beri Ege Denizi’nde Sevr Antlaşmasını uygulayan siyasetçiler hakkında hiçbir işlem yapmamıştır. 

Anayasa’nın 74.Maddesinden kaynaklanan şikayet ve dilek hakkımı kullanarak, Türkiye Büyük Millet Meclisinin;

➥İvedilikle toplanarak, Yunan askeri tarafından işgal edilen 18 Türk Adası ve 1 Türk Kayalığı hakkında Genel Görüşme yapmasını,

➥ 18 Türk Adası ve 1 Türk Kayalığını yani Türk Milletinin namusu vatan topraklarını Yunan askerine alenen teslim ettiğini, vatana ihanet ve terör suçu işlediğini zımnen ve hukuken kabul eden, Ege Denizi’nde Sevr Antlaşmasını uygulayan Recep Tayyip Erdoğan hakkında, 19 Ağustos 1920 Tarihli TBMM kararı emsal alınarak KARAR VERİLMESİNİ,

Vatana ihanet ve terör suçuna iştirak eden ve Ege Denizi’nde Sevr Antlaşmasını uygulayan başta Binali Yıldırım olmak üzere 2004’den bugüne kadar Başbakan, Dışişleri, İçişleri ve Ulaştırma Bakanlığı yapanlar hakkında, 19 Ağustos 1920 Tarihli TBMM kararı emsal alınarak KARAR VERİLMESİNİ,

Arz ve teklif ederim.
Saygılarımla,

İ M Z A L I D I R 
Ümit YALIM
Milli Savunma Bakanlığı eski Genel Sekreteri

Bu güne değin en çok tıklanılanlar