Çalık Holding’in Offshore Planı ve Albayrak’ın Varlık Barışı Enerji, tekstil ve inşaat devi Çalık Holding, milyonlarca liralık vergiden kaçmak için bir offshore şirketler ağı kurdu. Fakat sonrasında bu plana ihtiyaç kalmadı çünkü Çalık çok daha kolay bir yöntem buldu: Berat Albayrak’ı kanun çıkarmaya ikna etmek. Berat Albayrak’ın CEO olarak görev yaptığı sırada Çalık Holding, Türkiye’de vergi ödememek için Malta ve İsveç’te kurulu şirketleri içeren bir offshore sistemi kurdu. Ama sonunda bu sistemi kullanmaktan vazgeçtiler. Neden? Çünkü daha basit bir yöntem buldular.
Albayrak, 2015 yılında Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı seçildiğinde, Çalık Holding’deki eski iş arkadaşlarının yazdığı bir vergi affı kanununun meclise sunulmasına aracı oldu. Varlık Barışı olarak da adlandırılan kanun, Çalık gibi şirketlerin yurtdışında offshore hesaplarda tuttuğu milyonların vergi ödemeden ve hesabı sorulmadan Türkiye’ye girişine izin veriyordu. European Investigative Collaborations (EIC) konsorsiyumu, Malta’nın ticaret sicil kayıtlarını ve Redhack’in geçtiğimiz sene Eylül’de yayınladığı e-postaları kullanarak Albayrak ve Çalık Holding’in offshore maceralarını gözler önüne seriyor. Aynı zamanda da Çalık gibi şirketlerin hükümet üzerindeki etkisini ortaya çıkarıyor. Operasyon: Parayı Türkiye’ye getir 4 Kasım 2011’de gönderilen e-posta uyarıyor:
➥ ''Abi yeni bir sistem kurulacak ama bu sistem Maliye’yi kandırmaya yönelik, yani sakat bir sistem olacak. Yarın bir gün bu tespit edilirse Maliye’de itibar iyi olmayabilir.''
E-postayı gönderen, Çalık Holding’in Dubai ofisi çalışanı Metin Atalay. Alıcısı ise o sırada 33 yaşında olan, Erdoğan’ın damadı Berat Albayrak. Metin Atalay’ın gönderdiği e-postalardan anlaşıldığı üzere Atalay, Dubai ofisi için Albayrak tarafından işe alınıyor. Çalık’ın Dubai operasyonu, vergi yükümlülüğünün olmadığı serbest bölgelerden biri üzerinden yürütülüyor. Atalay’ın aslında gerçek bir iş tanımı yok ve Çalık’la bağlantılı görünmemesi için kendisine kartvizit bile bastırılmıyor. Kendi yazdığına göre patronları Atalay’a ''işinin hiçbir önemi yok'' ve ''[seni] sadece ve sadece bu ince işler için işe aldık'' diyor.
Yani önüne koyulan belgelere tek bir soru sormadan imza atması için. Çünkü Çalık’ın Dubai şirketinin diğer ülkelerden gelen kârı toplamak dışında gözle görülür bir aktivitesi yok. Kayda değer bir faaliyeti olmamasına rağmen, Dubai offshore şirketlerinin elde ettiği gelir oldukça fazla. Atalay’ın yazdığı e-postaya göre 2011’in sadece ilk altı ayında Çalık Dubai’de biriken para 34.7 milyon doları buluyor. Çalık, bu parayı Türkiye’ye getirmek istiyor. Ancak paranın Dubai’den yasal yollarla Türkiye’ye gelmesi, Çalık’ın getirdiği meblağ üzerinden Maliye’ye yüzde 20 vergi ödemesi anlamına geliyor. O halde hiç vergi ödemeden milyon dolarlar Dubai’den Türkiye’ye nasıl getirilir? Bu görevi Çalık’ın Dış İlişkiler Sorumlusu Şafak Karaaslan üstleniyor. Karaaslan, Malta ve İsveç’i kapsayan bir şirketler ağı oluşturmaya karar veriyor. Çalık’ın planına göre, Dubai’deki milyonlar Malta’daki şirketlerin hesabına aktarılacak ve para üzerinden Malta Gelir İdaresi’ne yüzde 35 vergi ödenecek. Kağıt üstünde durum Türkiye’deki sistemden daha maliyetli. Ama bir detay var.
Çalık’ın hissedarları Malta’da yaşamadığı ve şirket Malta’da kayda değer bir faaliyet yürütmediği için, şirket Malta Gelir İdaresi’ne ödediği verginin yüzde 80’inin iade edilmesini isteyebiliyor. Böylece ülkeye ödenecek vergi pratikte yüzde 5’e iniyor. Para bu şekilde Avrupa Birliği sınırlarından girmiş oluyor. Bundan sonraki adım parayı İsveç’te bulunan hesaplara aktarmak. İsveç’e Malta’da yüzde 35 vergi ödendiği beyan edilecek, verginin büyük kısmının geri alındığı ise saklanacak. Böylece İsveç, Malta’da halihazırda yüksek seviyeden vergi ödendiğini düşünerek parayı ikinci kez vergilendirmeyecek. Son aşama, paranın Türkiye’ye gelmesi. İsveç’teki şirketlerden transfer edilen para, yüksek vergili ve offshore olmayan, finansal açıdan saygınlığı yüksek bir İskandinav ülkesinden geldiği için şüphe uyandırmayacak.